Konu
:
İnkalar
Tekil Mesaj gösterimi
03-16-2010
#
1
Profil
-TheTveT*
Üye
Üyelik tarihi: Feb 2007
Yaş: 35
Mesajlar: 2.648
Üye No: 15
Seviye:
41 [
]
Canlılık: 0 / 1002
Çekicilik: 882 / 53055
Tecrübe: 10
Teşekkür
Teşekkürler: 0
0 Mesajina 0 Tesekkür Aldi
Rep
Rep Puanı : 1504
Rep Gücü : 36
İtibar :
İnkalar
İNKALAR
And Dağları’nın yüksek kesimlerindeki vadilerde yaşamış ve 12.-16. yüzyıllarda büyük bir imparatorluk kurmuş olan Güney Amerika yerli halkıdır.16. yüzyıldaki İspanyol istilasından önce
ortalama 5-10 milyon nüfuslu çok iyi örgütlü bu imparatorluk
14. ve 15. yüzyıllarda güçlenerek topraklarını bu günkü Bolivya
Peru
Ekvador ile Arjantin ve Şili’nin bazı bölimlerini içine alacak kadar genişletti.
İnkalar’dan önce Güney Amerika’da başka uygarlıklar vardı.Bunlar Bolivya’nın yüksek dağlık bölgelerinde
Titicaca Gölü yakınında yaşayan Tiahuanacolar
And Dağları’nın Ekvador’dan Bolivya’ya kadar uzanan yüksek yaylarında yaşayan Keçuvalar
Peru’nun kuzeyindeki dağlarda yaşayan Çavinler
Peru’nun güney kıyısındaki Nazkalar ve kuzeyde kıyıda yaşayan çimulardır.Bu eski uygarlıkların doğuşu yaklaşık İÖ 200 tarihlerine kadar uzanır.Bu insanların nereden geldikleri bilinmemektedir
ama ağır kayaları biçimlendirmedeki başarıları ve yapı tekniklerindeki ustalıkları düşünülürse
ne kadar yetenekli oldukları anlaşılır.Tiahuanaco’da birbirine kenetlenecek biçimde dikkatle oyulmuş dev bloklardan yapılma büyük taş yapılar vardır.Çimu ve Nazka halkının ise yapı ve piramitlerinde kayadan çok kerpiçi yeğledikleri görünmektedir.
Varlığı Roma İmparatorluğu ile aynı döneme rastlayan bu eski uygarlıklar Roma İmparatorluğu gibi İS 200-400 yılları arasında çökmeye başladı ve
İS 800’de çoğunun yerinde yalnızca yıkıntılar kaldı.Bundan ortalama 300 yıl sonra İnka Peru’nun ortalarındaki Cuzco vadisinden indi ve kendilerinden önce başka halkların yaşamış olduğu bu bölgeye yerleşti. İnkalar dağlardan kıyılara doğru yayıldılar.15.yüzyılda çevrelerindeki güçlü kabilelere boyun eğdirdiler.Ele geçirdikleri topraklardaki insanların bir bölümünü başka bölgelere sürerek başkaldırmalarının önüne geçerken
bir bölümünü de tarım ve bayındırlık işlerinde zorla çalıştırdılar.
Cuzco vadisinde yer alan ve İnka İmparatorluğu’nun başkenti olan Cuzco ‘’Güneşin Kutsal Kenti’’olarak bilinirdi.İmparatora Tanrı gözüyle bakılır ve
Güneş’in soyundan geldiğine inanılırdı.İmparatorun
yaşam ve ölüm konusunda tartışılmaz bir otoritesi vardı.
İnka’larda 10 ailelik gruplar kendilerine bir önder seçer
önderler bir şefin sorumluluğunda olurdu.Her şefin buyruğunda 5 önder vardı ve bu düzen
hepsinin önderi ve yöneticisi olan İmparatora kadar uzanırdı.
Halk belirli bir yaşama ve çalışma düzenine uymak zorundaydı.Her şey devletindi.Çocuklar ve yaşlılar dışında herkesten çalışması
beklenirdi.Tembellik ve insan onuruna aykırı davranışlar ağır biçimde cezalandırılırdı.Halk yoksul değildi;ama malı mülkü de yoktu
özgürlükleriyse
sınırlıydı.Ürettiklerinin belirli bir kısmını İmparatora ve rahiplere vermek zorundaydı.
İnkalar
çatıları tahta kirişler üzerine saman örtülü
altın süslemeli büyük taş kaleler ve tapınaklar yaptılar.Cuzcu Kalesi’nin duvarları tonlarca ağırlıkta
taşlardan yapılmıştı ve yüksekliği 6 metreyi buluyordu.İspanyollar Cuzco’daki büyük güneş tapınağını bastıklarında olağan üstü güzellikte altın ve
değerli taşlarla süslü eşyaların yanı sıra üzerinde Güneş tanrısının resminin bulunduğu kocaman bir altın tabak buldular.Ay tapınağında ise her şey
som gümüştendi.Başkentte yapılan büyük şenliklerde yağmur tanrısına lamalar ve insanlar kurban edilirdi.
İnkaların evleri kendilerinden önceki uygarlıklar oranla daha küçüktü.Köylülerin evleri kerpiçten ve saman damlıydı.Eski Mısırlılar gibi İnkalarda
ölülerini mumyalar yada başka yöntemlerle korurlardı.
İnka İmparatorluğu’nun kıyı halkı bakırı döverek kaplar yapar yada eritilmiş :-):-):-):-)li
kalıplara dökerek biçimlendirirdi.Kıyının kuzey kesiminde yaşayan halk
değişik anlatımlı insan başı biçiminde çanak çömlek yapıyordu.İnkalar basit aaagahlarda çok güzel duvar halıları ve yaygılarda dokurlardı.Pamuklu dokumaları o kadar inceydi ki
İspanyollar bunları ipek sanmıştı.Kemik ve bambudan flüt
toprak ve deniz kabuklarından borazan ve tunçtan çanlar yaptılar.
İnkalar düzgün ve geniş yollarını taşlarla döşediler.Kayaları oyarak kısa tüneller
tahtadan kö
pr
üler yaptılar.Gelişkin bir haberleşme sistemleri
vardı.Belli aralıklarda kurulu posta istasyonlarına ulaklar haber taşırdı.Yollarda ayrıca dinlenme evleri de yapılmıştı.Tekerlek bilinmediğinden yükleri
lama sürüleri taşırdı
.
Taş yontuculuğundaki üstün becerilerine karşın İnkalar’ın Mayalar gibi gelişkin araç gereçleri yoktu.Ne bir yazı sistemleri ne de paraları vardı.İplere düğüm atarak hesap yaparlardı.
Dünyada ilk patates üreticileri İnka çiftçileridir.Öbür ürünleri mısır
tatlı patates ve manyoktu. Domuz
ördek
köpek ve lama yetiştirirler
lama tüyünden dokumalar yaparlardı.
16.yüzyılda iki kardeş arasında çıkan taht kavgası imparatorluğu zayıflattı.Tahtın varisi Huascar’ı üvey kardeşi Atahualpa hapse attırdı.Francisci
Pizarro yönetimindeki İspanyollar altın aramak için Peru’ya ayak bastıklarında tahtta Atahualpa vardı.
İspanyol komutan Francisci Pizarro
Atahualpa’yı tuzağa düşürerek tutsak aldı.Atahualpa hapisteyken Huascar’ın öldürülmesi için emir verdi.Emir
yerine getirildi;ne var ki
bunu gerekçe gösteren Pizarro
Atahualpa’yı idam ettirdi.Başsız kalan ülaaae İspanyollar egemen oldular ve İnka İmpratorluğu’nun topraklarının tümünü ele geçirdiler.
Günümüzde yaşayan İnka nüfusu 3 milyondan daha azdır. Bugün And Dağları’nın Keçuva dili konuşan köylüleri İnkalar’ın soyundan gelir.Bunlar
Peru’nun yüzde 45’ini oluştururlar.
İnkalar'ın kayboluş efsanesi
İnkalar ileri bir uygarlık olmakla birlikte
Mayalar kadar astronomiye önem vermedikleri söylenmektedir. Denildiğine göre onlar için Ay
Güneş ve
yıldızlar kutsaldı. Bu güçler daima onların hayatında önemli rol oynar ve rahiplerin her biri aynı zamanda birer müneccimdi.
Rahipler gelecekte olacakları bugün bilmediğimiz gizli bir yöntemle saptamaktaydılar. İşte İnkalar'ın yokoluşunu anlatan efsane
bu ‘önceden
bilmek’e son derece ilginç bir örnek .
Altın kitaplar yayınevinin ‘‘Kayıp uygarlıklar’’ adlı yayınladığı kitapta Rupert Furneux
bu efsaneyi şöyle anlatıyor;
İmparator
Ay'ın etrafındaki üç halkayı görünce rahiplerle birlikte başrahip Ilaica'yı çağırıp bunun anlamını sormuş. Rahipler
İmparatordan izin
isteyip çekilmişler ve bu halkaların ne anlama geldiğini çözmek için çalışmaya koyulmuşlar. Kısa bir süre sonra da İmparatorun karşısına çıkıp
durumu anladıklarını söylemişler. Eski bir belgede bu olay şöyle anlatılmaktadır.
‘‘Başrahip
'Ah efendim!’’ diye bağırır. ‘‘Söyleyeceğim sözler için beni bağışlayın. Annemiz Ay
ileride başımıza büyük felaketler geleceğini haber veriyor. Ay'ın etrafındaki ilk halka kan kırmızısı renginde. Bu bizim çok kanlı bir savaşa girişeceğimizi açıklıyor. Siyah daireyse
bu savaşı kaybedeceğimizi belirtiyor. Üçüncü halkaysa
duman rengi ve hafif. Bu da dinimizin
imparatorluğumuzun
yasalarımızın tıpkı rüzgarda bir duman gibi dünya üzerinden kaybolacağını gösteriyor.'
İmparator
başrahiple diğer rahiplerin bu yorumuna çok kızdı. Daha sonra haber salarak bütün kabilelerdeki ünlü büyücü ve müneccimleri getirtti.
Ancak
gelenlerin hepsi de aynı sözleri tekrarladılar.
İnka İmparatorluğunun sonu yaklaşıyordu. İmparator geceleri endişeden uyuyamıyor
Ay'ın etrafındaki halkalara bakıyordu. Ama bir gece bu
halkalar birden kayboldu. Parlak
yeşil renkli bir kuyruklu yıldız gökte parladı ve topraklar korkunç bir gürültüyle sallanmaya başladı. İnkalar'ın
başkenti Cuzco'da arka arkaya bir kaç deprem oldu.
Bir iki hafta sonra da başlarında kana susamış
cahil ve açgözlü Pizarro'nun bulunduğu İspanyollar
Peru'ya ayak bastılar. İnka İmparatorluğu
bundan kısa süre sonra ortadan kalktı.’’
Bu anlatılanlar bir efsane olmakla birlikte bir takım gerçeklere dayanmaktadır
diyor
Furneux. Ay'ın etrafındaki halkaları başka topraklarda yaşayanlar da o zamanlar görmüşler. Ve efsanede anlatılan kuyruklu yıldızı da ilgiyle izlemişler. Onlar'ın bıraktıkları belgeler efsanede anlatılan doğa olaylarını doğrulamaktadır
Güneşin kapısındaki kent
İnka kültürünün ayakta kalan en önemli ürünlerinden olan Machu Picchu kaleleri
yıkılma tehdidi ile karşı karşıya. Bilimciler
kaleleri tehdit eden
toprak kayması ihtimaline dikkat çekiyorlar. İnkalar
kaleleri 16. yüzyılda işgalci İspanyol işgalinden korunmak amacıyla kullanmışlardı. Saklı kent
adıyla da bilinen yapı
İnkalar tarafınan işgale direnmenin bir sembolü olarak kabul ediliyor.
1911’de Yale Üniversitesi tarihçisi Profesör Hiram Bingham tarafından bulunan kaleler
1983’te UNESCO tarafından “Dünya Mirası” kapsamına
alınmıştı. Profesör Bingham
İnkaların İspanyollara karşı son savaşlarını verdikleri Vilcabamba kentini ararken Machu Picchu’yu tesadüfen bulmuş
.
__________________
Forumun En ii Cs Cfg Sini İndirmek İçin Tıkla (:
TıkLa !
Bir Teşekkürü Cok Gormeyin (:
Why So SeriouS ?
-TheTveT*
Açık Profil bilgileri
-TheTveT* nickli üyeye özel mesaj gönderin
-TheTveT*´nin Web Sitesini ziyaret edin
-TheTveT* - Daha fazla Mesajını bul