|
Kişi Vicdanı Karşısında Evrensel Ahlakın Varlığını Mümkün Gören filozoflar ise;temel dayanakları açısından 2 ayrı grupta yer almışlardır:
Evrensel Ahlakın Varlığını Öznel(kişisel -sübjektif) Temelde Açıklayanlar: Bunlar evrensel ahlakı bireyin kendi ruhsal yapısına veya bireysel özelliklerine göre açıkladığı için,öznel temelden hareket etmiştir.
Onlara göre ahlak kuralları bireye dıştan empoze edilmiş olmayıp,kendi iç dünyalarının bir yansıması olarak kabul edilmiştir.Başlıca temsilcilerini şöyle sayabiliriz:
Jeremiah Bentham: O’na göre insan hazza ulaşıp elemden kaçma doğal yapısındadır. Fakat haz ve elem veren şeyleri iyi tanıyıp ayırt etmelidir. Yani, bunların ölçüsü iyi belirlenmelidir. Önemli olan, sürekli fayda sağlayacak davranışa yönelmektir. İnsan bu beklentilerini toplum dışında gerçekleştiremeyeceğine göre, davranışını toplumsal fayda ve beklentilere uygun hale getirmek zorundadır.
John Stuart Mill: Bu da Bentham ile benzer düşünceleri paylaşarak,davranışta iyi ile kötünün belirleyicisi olarak,insana faydalı olup-olmamayı önemsemiştir.O’na göre de önemli olan; bireysel çıkarlar ile toplumsal çıkarları uyumlu hale getirmektir.Yani,başkaları için yararlı olan şeyleri kendimiz için de istemek zorundayız.
Ütilitarizm-Bireysel Faydacılık)
Henri Bergson: Temel felsefi düşüncesi olan Sezgicilik (Entüisyonizm)’e bağlı olarak davranışlarımızda iyi ya da kötülüğü belirleyenin, tamamıyla sezgilerimiz olduğunu söyler. Çünkü insana kendisi dışında yol gösterecek iyi ya da kötü değer yargısı yoktur. İnsan, nasıl davranması gerektiğine, sadece sezgileriyle karar verir. İyi davranış; sezgilere uygun olan davranıştır ve bu,aynı zamanda herkes için iyi olandır.İnsanın bunu gerçekleştirebilmesi için,örnek alabileceği üstün insanlarla duygusal (sempatik) etkileşim içersine girmesi gerekir.
Evrensel Ahlakın Varlığını Nesnel (toplumsal-objektif) Temelde Açıklayanlar: Bunlar ise, birincilerin aksine, söz konusu ahlak yasalarının bireye bizzat toplum tarafından öğretildiğini ve uymaya bir şekilde mecbur bıraktığına inanır. Böyle düşünen başlıca filozoflar şunlardır:
Platon(Eflatun): Bu İlkçağ Yunan düşünürüne göre,ahlaki davranışta iyiliği veya kötülüğü belirleyen tek ölçüt,İyi İdeası’na (fikrine) uygun olup-olmamadır.İyi ideasının anlaşılması,İdealar Dünyasına ulaşabilmekle mümkündür.Bu sayede gerçek ahlak yasasıyla tanışılmış olunur.Bunu bilen insan kötülük yapamaz.Çünkü bilerek kötülük işlenemez.
Farabi: Bu Müslüman Türk filozofuna göre evrensel ahlak yasası, Tanrı ile Etkin Akıl arasındaki bağlantıdan kaynaklanır. Yani ahlaklı davranmak, hem kendimiz hem de başkaları için iyi olanı gerçekleştirmeye çalışmaktır.
George Herbert Spinoza: O, Kozmos’u yani Evren’i, Tanrı ile eşdeğer kabul etmiştir. Kozmos, mutlak olarak hürdür. Onda baskı da, keyfilik de yoktur. Kendi değişmez yasalarına göre işler. Çünkü İrade açısından hürriyet ile zorunluluk aynı değerdedir. Yani, yaşantılar içersinde birey, aileden itibaren toplum ile uyumlu olmayı öğrenmiştir. Toplumla çatışmadan uyumlu hareket etmenin kendisi için de uygun olduğunu görmüş ve topluma göre davranmaya severek razı gelmiştir. Çünkü kişisel duygularla hareket etmek, evrenin bilgisine ve zorunluluğun bilincine ulaşmaya engeldir. İnsan, duygularını yendiği ölçüde güçlü, hür ve erdemli olur. İyi davranış; Kozmos’un yasalarına uygun davranıştır. Bu nedenle insan, Kozmos’un yasalarına teslim olmalıdır.
İmmanuel Kant: Ahlaki davranışı, vicdan adını verdiği Pratik Akıl ile açıklamaya çalışan Alman filozofudur.O’na göre bu,teorik akla muhtaç değildir.Pratik Akıl(Vicdan),evrensel ahlak yasasını, zorunlu olarak uyulması gereken bir yasa olarak görür.İyi davranış, buna uygun davranıştır.Bu yönde hareket eden insan Fenomenler(somutlar)alemini aşarak, Numenler(soyutlar) alemine ulaşabilir.Bu anlayış, İlkçağ Yunan Filozofu Platon’un İdealar Teorisinin etkisindedir.Bu düşüncesiyle Kant, Evrensel ahlakı öznel ve nesnel temelde açıklamaya çalışan görüşleri uzlaştırmaya çalışmıştır.Çünkü insan hür olabildiği ölçüde sorumludur.bu davranış, aynı zamanda evrensel ahlaka da uygun davranmaktır….Bu düşünceler,ilahi dinlerin ilkeleri içersinde de benzer biçimde ifade edilmiştir.Hak dinlere göre İyi;Tanrının sevgi ve rızasını sağlayacak davranıştır.Bu konu, Türk-İslam Felsefesinde de geniş bir biçimde ele alınmıştır.Özellikle İslam Tasavvufunda Mevlana, Yunus Emre,Hacı Bektaş-Veli gibi din büyükleri;İslam ahlakına uygun davranışın ölçüsünü;’’Allah için sevmeye,Allah için buğzetmeye’’bağlamıştır.
|