|
ÜNİTE 6: SİYASET FELSEFESİ:
Siyaset Felsefesi: Yerleşik düzende toplu olarak yaşayan insanların meydana getirdiği İktidar’ları; bunların kaynağını,oluşumunu,fertle ilişkisini,devamlılığını ve mevcut olandan daha iyisinin olup-olamayacağını araştırmaya çalışan bir felsefe bölümüdür. Kavramları:
Birey:Toplum içersinde sürekli olarak yaşayan ve birliktelik duygusu kazanmış fertlerdir.
Toplum:Bireylerin toplamından daha fazla bir anlama sahip ve ortak amaçlar içinde olan sürekli insan birlikteliğidir.
İktidar: Yönetimi elinde bulundurma gücü (erk)
Egemenlik: Devletin iktidar gücünü kullanabilmesidir.
Devlet: Halkı iç ve dış tehlikelere karşı korumakla görevli ve bu iş için gereken eleman ve araçlara sahip kurum.
Yönetim: Halkın işlerini ve devlet mekanizmasını yürütme uygulaması;idare etme.
Meşruiyet:Yönetimsel çalışmalarda hukuka ve kurallara uygun olma.
Hak:Bireylere verilen ve yasa ile güvence altına alınmış beklenti ve kazanımlar.
Hukuk:Toplum hayatını düzenleyen ve yaptırımlarla desteklenen kurallar bütünü.
Yasa:Bireyi ortak çizgide davranışa zorlayan yazılı kurallar.
Bürokrasi:Devlet yönetiminde hiyerarşik(sıralı düzen içinde) olarak çalışan memurlar grubu ve bunların çalışma tarzı.
Sivil Toplum: Toplumda yönetimin dışında olan fakat yönetimi kontrol ederek ona dinamizm kazandıran sivil kitle oluşumları. Özellikle demokratik hukuk toplumlarının vazgeçilmez unsuru olup, başlıcaları; İktidar dışındaki siyasi partiler, dernekler, sendikalar, basın-yayın kuruluşları, üniversitelerdir.
Siyaset Felsefesi’nin Başlıca Soruları:
a) İktidar,kaynağını nereden alır?
b) Meşruiyetin ölçütleri nelerdir?
c) Egemenliğin kullanılış biçimleri nelerdir?
d) Bireylerin temel hakları nelerdir?
e) Bürokrasi’den vazgeçmek mümkün müdür?
f) Sivil Toplum ne demektir?
Siyaset Felsefesi ve Devlet hakkındaki en eski ve ilk belirgin görüşlere,İlkçağ Yunan Felsefesinde Platon’un Devlet ve Aristo’nun Politika adlı eserlerinde rastlanmaktadır.
Siyaset Felsefesi’nin sorularını daha iyi anlamak için biraz daha genişletelim:
a) İktidar’ın Kaynağı konusunda ortaya çıkan sorular:
-Korunma ihtiyacı-İktidar ilişkisi: (Askeri-Militarist İktidarlar)’ı,
-Dinsel ihtiyaçlar-İktidar ilişkisi: (Teokratik İktidarlar)’ı,
-Ortak İrade-İktidar ilişkisi : (Demokratik İktidarlar)’ı, ortaya çıkarmıştır..Genel olarak baktığımızda, bu gelişme; tarihsel süreç içinde az-çok istisnalar olsa da sırayla olmuştur.
b) Meşruiyet’in Ölçütleri konusunda ortaya çıkan sorular:
-Korunma ihtiyacının karşılanabilmesi,
-Dini ihtiyaçların yeterince karşılanabilmesi,
-Sınıf beklentilerinin ayrımsız korunması,
-Ortak iradenin tam olarak temsil edilmesi; bir iktidarı meşru konuma getirir.
c) Egemenliğin Kullanılış Biçimleri konusundaki görüşler :
Bu konuda çarpıcı görüşlere, Alman Sosyolog ve Düşünür Max Weber’de rastlıyoruz.O;Tarihsel süreç içersinde,toplumların 3 egemenlik tipini ortaya çıkardığını belirtmiştir:
-Geleneksel Egemenlikler: Egemenliğin meşruiyeti (kabul edilip desteklenebilirliğini),yöneten-yöneten farklılaşmasının geleneksel ortak kabuller doğrultusunda,çok köklü ve sürekli olduğu inancına dayanır.Burada iktidar yazılı hukuk kurallarına göre değil,örf ve adetlere göre işbaşına gelir ve çalışır.Genel eğilim bu olunca, en üst düzeyde benimsenip desteklenir.
—Karizmatik Egemenlikler: Demokratik olmayan bir yolla işbaşına gelen bir yöneticinin bulunmasına rağmen bu yönetici, koruyucu ve yardımsever biri olduğundan; hiçbir sorun olmaz. Tiranik yönetimler olup, krallıklardaki gibi, yönetimdeki kişinin sözleri yasa kabul edilir.
-Rasyonel-Yasal Egemenlikler: Modern toplumlarda, iktidarın bir takım yazılı ilkelere dayanarak kullanılmasıdır. Bu ilkeler, onları çıkaranları da, uygulayanları da bağlar. Burada iktidar bir takım kurallarla sınırlandırılmıştır. İktidar, belli bir sisteme göre çalışan bürokratlar tarafından yürütülür. Bu egemenlik tarzı, kaynağı Monthesquieu’ye dayanan Kuvvetler Ayrılığı Prensibiyle çalışır. Yani; yasama, yürütme, yargı ilkesiyle. Yasama Meclisin, Yürütme Bakanlar Kurulunun, Yargı da Bağımsız Mahkemelerin işidir.
d) Bireyin Temel Hakları : Bunlar,kişilerin insan olarak sahip olduğu vazgeçilemez ve devredilemez en doğal beklentileridir.Mülkiyet, hürriyet,güvenlik,zulme karşı koyma,düşünce, konuşma gibi…Günümüzde bunların en üst düzeyde nasıl gerçekleşeceği konusu önem kazanmıştır.
e) Bürokrasinin Görevi ve geleceği: Bürokrasi, günümüzün rasyonel-yasal egemenlik tarzının uygulama aracıdır. Ayrıca, özel teşebbüs, siyasal partiler, basın-yayın, üniversiteler vb. kuruluşlar da bürokratik kuruluşlardan sayılmaktadır. Fakat özellikle Mill’e göre bürokrasi, çoğu zaman katı kuralcılık, gevşeklik ve gereksiz formalitelerden ibaret olarak görülmüştür. Bu yönüyle hükümetleri ve hürriyetleri tehdit eden bir güç sayılmıştır.
Max Weber’e göre, Bürokrasiyi Akılcı Kılan Özellikler:
-Yasal kurallar ve yaptırımlar,
-Maaşlı ve sürekli bir memurlar kadrosu,
-Yazılı belge ve işlemlere dayanan çalışma geleneği,
- Mevki ve yeteneğe göre dağıtılmış idari yetki, görev ve sorumluluklar,
-İşbölümüne dayalı görev dağılımı,
Bürokrasilerde hürriyet ve demokrasinin engellenme tehlikesi,karizmatik liderlerle azaltılabilir.Demokrasilerde idari mekanizmalar birbiriyle uyumlu olmalıdır.Bu da,yasa ve yönetmeliklerle belirlenir.
a)Sivil Toplumun Anlamı: Bu; toplumun devlet etkisi olmadan kendi hareket tarzını belirleyerek özerkliğini koruyan alanıdır.Yurttaşlar, merkezi otorite karşısında ferdi veya örgütlü olarak söz söyleme ve karar verme haklarına sahiptir.Devlet ve sivil toplum,hürriyet ve eşitlik ilkelerine uygun olarak hareket etmek zorundadır.
SİYASET FELSEFESİNİN ANA PROBLEMLERİ:
1- Karmaşa-Düzen-Ütopya: İnsanlık tarihi,toplumların hiçbir zaman karmaşa içinde olmadığını,varlığını sürekli bir düzen içerisinde devam ettirdiğini anlatmaktadır.Bu nedenle Karmaşa;kendisine yönelinen yaşanmış bir gerçek olmayıp,ürkülen ve istenmeyen bir durumdur.Düzen;belli bir toplumda karşılıklı etkileşimde bulunan sosyal kurumların uyumlu bütünlüğüdür.Ütopya ise;zihinde tasarlanmış bazı ilkelere göre oluşturulan hayali ve üst düzeyde mükemmel bir toplum tasarımıdır
İnsan,hem iyi hem de kötü yönleri olan bir varlıktır.Bu nedenle toplumda kişi vicdanı,toplumda düzenleyici ve caydırıcı bir güç değildir.Bu nedenle,toplumda insan ilişkilerini belirleyen kurallar ve bunlara uyulmadığında baskı sağlayacak yaptırımlar gereklidir.Toplumun varlığı ve insanlar arası ilişkilerin sürekliliği bu kurallara ve yaptırımlara bağlıdır.Bu nedenle düzen,her toplumda istenmiş ve korunmaya çalışılmıştır.Toplumsal düzeni sağlayan ve sürdüren yasa,kural ve yaptırımları belirleyip uygulayan güce; Devlet denir.
Devletin Ortaya Çıkışı Hakkında Görüşler:
a) Organizmacı Görüş: Bu yaklaşımda devlet, doğal düzenin bir devamı olarak düşünülmüştür. Bu düşünceyi ortaya atan Platon’a göre insan mikroorganizma, devlet ise makro organizmadır. Devletteki sosyal sınıflar, insandaki yeteneklerin karşılığıdır. Örneğin beslenme; devletin işçi sınıfına, irade; koruyucular sınıfına, akıl; yöneticiler sınıfına karşılıktır. Bu nedenle devlet, büyük bir insan(organizma)gibidir.
b)Sosyal Sözleşmeci Görüş: Bu anlayışa göre insanlar, varlıklarının güvencesi için birbirine söz vererek uzlaşmışlardır. Devlet bu sözleşmeye dayanarak doğmuştur.Bu yaklaşım,devleti yapma(suni)bir varlık olarak kabul eder.Jean Jacque Rousseau’nun ortaya attığı bu yaklaşıma göre devlet,toplumun genel iradesinin ürünüdür.
|