Geri git   CurcunaForum.Org > Kültür - Sanat - Tarih - Eğitim ve Uzay > Biyografiler
Kayıt ol Yardım Topluluk

Biyografiler Aradığınız kişinin Biyografileri bu bölümde.

Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 01-19-2009   #1
Profil
Üye
 
bal10 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Bulunduğu yer: DarkOrbit
Yaş: 29
Mesajlar: 604
Üye No: 17857

Seviye: 22 [♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥]
Canlılık: 0 / 537
Çekicilik: 201 / 26006
Tecrübe: 50

Teşekkür

Teşekkürler: 0
0 Mesajina 0 Tesekkür Aldi
Rep
Rep Puanı : 16
Rep Gücü : 17
İtibar :
bal10 is on a distinguished road
bal10 - MSN üzeri Mesaj gönder bal10 - YAHOO üzeri Mesaj gönder
Standart Fuzulİ (?-1556)

Divan edebiyatının en büyük şairidir (1480-1556). Fuzuli'nin asıl adı Mehmet'tir. Irak'ta Kerbelâ'da doğdu, öğrenimini Bağdat'ta gördü. Gençliği, Safevi Türk İmparatorluğu'nun parlak dönemine rastlar. Bağdat'a yerleşti ve ömrü boyunca Irak'tan hiç ayrılmadı.. Kanuni Süleyman 1534'te Bağdat'ı fethettiği zaman padişaha kaside yazıp sunduğu gibi, veziriazam Damat İbrahim Paşa, vezir Rüstem Paşa, nişancı Celâlzade Mustafa Çelebi gibi devlet ileri gelenlerine de kasideler yazdı. Kanuni, şaire günde 9 akçe aylık bağladı. Fuzuli'nin bu aylığı alamaması üzerine nişancı Celâlzade Çelebi'ye yazdığı mektup Şikâyetname adıyla ün kazandı.

Fuzuli'nin divan edebiyatı üzerindeki etkisi büyüktür. Şiirlerini Azeri şivesiyle yazmasına karşın bütün Türk milletince sevilen ve benimsenen bir şairdir. Üslûbu, edası ve temaları gerek klasik divan şairlerince, gerek halk şairlerince günümüze kadar taklit edilmiştir. Dili sade olan şiirleri halk arasında da yayılmıştır.

Türkçe, Farsça ve Arapça olmak üzere üç divanı vardır. O zamanın sanat ve bilim dili Arapça ve Farsça olmasına rağmen Türkçe ile de mükemmel şiir söylenebileceğini öne sürmüş ve bunu kanıtlamıştır.

Eserleri

Fuzuli sadece şairliğiyle değil, yapıtlarının çokluğuyla da meşhurdur. Üç divanından başka başta Leylâ ve Mecnun olmak üzere birçok eseri vardır. Başlıca eserleri şunlardır: Leylâ ve Mecnun (ünlü bir mesnevidir); Hadikat-üs-Süeda (Kerbelâ Olayı'nı konu alan bu düzyazı ve şiir karışımı eser, şairin en önemli kitaplarından ve Türk edebiyatının şaheserlerinden biridir, sonraki şairleri büyük ölçüde etkilemiş, birçok defa basılmıştır); Beng ü Bade (500 beyitlik Türkçe mesnevi); Heft-Cam (327 beyitlik bir sakiname); Rind ü Zahid (Farsça düzyazı); Hüsn ü Aşk (Farsça düzyazı); Şikâyetname (Türk mizah ve hiciv edebiyatının şaheserlerindendir) v.d.

Leylâ ve Mecnun

Türkçe divanı kadar ünlüdür. Bir Arap emirinin kızı Leylâ ile ona âşık olan bir Arap gencinin başından geçenleri anlatır. Mesnevi tarzında yazılmıştır. Zamanımıza kadar 30 defadan fazla basılmış, bütün önemli dünya dillerine çevrilmiştir. Rusya'da opera olarak da bestelenmiştir.
BAKİ (1526-1600)
Hayatı
1526 yılında İstanbul'da doğduğu tahmin edilmektedir kesin bir tarihi yoktur. Bâki'nin asıl ismi Mahmud Abdülbâki'dir[1]. Aslında fakir bir ailenin çocuğu idi, babası müezzin Çocukluğunda sirac çıraklığı yapmıştır. Eğitime, ilme olan büyük tutkusu fark edilmeye başlanınca ailesi medreseye devam etmesine izin vermiştir; zira başlarda medreseye kaçak, ailesinden gizli gitmekteydi. Gayretleri ile iyi bir eğitim görmüş, dönemin ünlü müderrislerinden ders almıştır. Eğitimi boyunca şiire olan ilgisi giderek artmış ve güçlü kaleminin ünü de yavaşça yayılmaya başlamıştır. Eğitimini tamamladıktan sonra çeşitli medreselerde müderrislik yapmıştır. Hayatı boyunca çeşitli dönemlerde kadılık,kazaskerlik[1] gibi makamlarda devlet hizmetinde bulunmuş, yaşlılığında Şeyhülislam olmak istese de bu göreve getirilmemiştir[2]. 1600 yılında, İstanbul'da vefat etti. 16. yüzyılda şairler sultanı olarak anılan şairimizdir.

Çalışmaları
Bâki Osmanlı'nın en güçlü devirlerinden birinde yaşamıştır, bu da pekâla onun şiirlerine ve şiirlerinde kullandığı temalara yansımıştır. Aşk, yaşamanın zevki ve doğa şiirlerinin başlıca konularıdır. Her ne kadar şiirlerinde tasavvuf etkisi veya tema olarak tasavvuf bulunmasa da, tasavvufta da özel bir mahiyeti olan aşk mefhumunu sık sık konu alması itibariyle, dîvânı mutasavvıflar tarafından çok sevilir. Tekniği güçlüdür, şiirlerinde yakaladığı ahenk ve akıcılık fark yaratır. Dil kullanımında çok yeteneklidir. Şiirlerinde İstanbul Türkçesini başarıyla kullanmıştır. Ahenk ve musikiye önem vermiş;söz seçiminde titiz davranmıştır. Genellikle din dışı konuları işlemiştir. Şiirlerinin oluşturduğu tını, musiki de şiirlerinin farklı bir özelliğidir. Türk, Divan şiirinin dönemin ünlü akımları ve eserleri seviyesine ulaşmasında çok büyük katkısı olmuştur. Eserlerinden biri de Kanunî Sultan Süleyman'ın vefatı üzerine yazdığı "Mersiye-i Hazret-i Süleyman Han" isimli mersiyedir. Bu mersiye hem teknik olarak güçlü yapısı hem de ahengi ve dönemin ruhunu, özellikle edebiyat tarzını, güzel bir şekilde ifade ettiği için en ünlü mersiyelerden birisi olmuştur.
PİR SULTAN ABDAL (?-1560)

Pir Sultan 16. yüzyılda Anadolu’nun fikri ve siyasi yönden en karışık olduğu dönemlerde Sivas ve civarında yaşamış bir halk ozanıdır. Anadolu’da yaşayan bütün Aleviler yaşları ne olursa olsun Pir Sultan’ı severler.
Pir Sultan sözünü ve sazını kullanarak Şah İsmail’in yaptığı gibi Oniki İmam felsefesini Oniki İmamların isimlerinin anıldığı Düzevi İmam türünden şiirlerle anlatmaya çalışmış.
Halk ozanları geleneğinde sevilen ozanların isimleri diğer ozanlarca da kullanıldığı için Pir Sultan'ın vefatından sonra dahi onun ismiyle birçok eserler yazılmış ve söylenmiştir.
Pir Sultan Erdebil şahları ve dervişleriyle kurduğu ilişki çerçevesinde Oniki İmamlar yolunda elde edindiği bilgileri Anadolu’ya Şah İsmail’in takip ettiği metoda göre aktarıyordu. Ancak bilgilerini herhangi bir eğitim kurumunda tahsil görerek değilde yüz yüze ilişkiler neticesinde elde ettiği için Pir Sultanın Oniki İmam yoluyla ilgili olarak herşeyi bilebilmesi ve bu çerçevede de aktarabilmesi mümkün değildi. Pir Sultan özellikle Oniki İmamların isimlerini yayma konusunda başarılı olmuştur.
Pir Sultan’ın birçok şiirinde bahsettiği "Şah" Erdebil şahıdır (Safevilerin Erdebil Şeyhliği). Osmanlı’ya karşı Erdebil dergahından yana olduğunu açık açık ortaya koyan Pir Sultan Açılın kapılar şaha gidelim, katip Ahvalimi yaz şaha böyle. Ben de bu yayladan şaha giderim. derken Erdebil’e olan bağlılığını ifade etmektedir. Zaten o dönemlerde Erdebil şahları’nın, Anadolu’da yaşayan Alevilerin gözünde kurtarıcı olduğu belirlenmişti. Fakat Anadolu’nun sünnileşmesi gerçekleştikten ve Aleviler baskı altına alındıktan sonra, Alevilerin Erdebil’le ilişkileri kesilmiş ve zamanla halk ozanlarının şiirlerinde gecen şah kelimesiyle İmam Ali Emir-el Mu'minin'i anlatılmaya başlanmıştır.
Pir Sultan Abdal “güzel şahım niye verdin bağdatı” derken 16. Yüzyıl başlarında yaşamış Şah Tahmasp'tan bahsetmektedir. Ayrıca “Urum (Anadolu) memleketine yürüdü” dediği şahta aynı şah olmalıdır. Zaten Pir Sultan Abdal, Şah İsmail (Hatayi) ve Şah Tahmasp dönemlerinde yaşamıştır.
Pir Sultan öncülüğünü yaptığı ekol öylesine tutulmuştur ki kendisi halk ozanlarının PİR’i sayılmıştır. Pir Sultan Abdal’dan önce yaşamış olan halk ozanlarının Oniki İmamları anlattıkları görülmemektedir. Gelenek Pir Sultan Abdal’la başlamıştır.
Pir Sultan Halk ozanlığı’nın yanısıra Osmanlı’ya açıkca tavır almıştır.
KÖROĞLU
Köroğlu veya asıl adıyla Ali Ruşen 16. yüzyıl 'da Anadolu'da yaşamış bir halk ozanıydı. İsmine Köroğlu Destanı'da vardır.KÖROĞLU (XVI. Yüzyıl) Halk şairlerimiz içerisinde kavganın, özgürlüğün sembolü.Doğum, ölüm tarihleri bilinmeyen, bir eski efsane kahramanı olan Köroğlu'nun adını alan bir şairimizdir.Bu şairin, Sultan III. Murat zamanında (1574-1595) Osmanlı ordusuyla İran savaşlarına katıldığı (1578-1584) bilinmektedir.Bolu Beyi'nden babasının intikamını almak üzere dağlara çıkan, yiğitlik ve iyilikseverliği destanlaşan eşkıya Köroğlu ile şair Köroğlu halk zihninde kaynaşmış durumdadır.Köroğlu; halk şairlerimiz içerisinde kavganın ve özgürlüğün sembolüdür.Şiirlerinde coşkun bir seslenişle yiğitlik,dostluk,aşk,doğa sevgisi çok sade bir dille anlatılır.Bu şiirler, hikayeci aşıkların nesirle anlatılan hikayeleri arasına serpiştirilmiştir.Yirmi dördü bulan bu hikayeler , Türklük dünyasına yayılan bir Köroğlu destanının doğuşunu hazırlamıştır.Köroğlu; yiğit,adaletli, inançla dolu ideal bir Türk'tür. Köroğlu destanımız ise Anadolu Türklüğünün yüreğinde yaşayan tutkularla, isteklerin, değerlerle inançların sembolüdür.Bu destana göre Köroğlu'nun asıl adı Ruşen Ali'dir.Babası Yusuf, Bolu Beyi'nin seyisidir.At meraklısı olan Bolu Beyi, seyisi Yusuf'u cins bir at almaya gönderir; fakat Yusuf'un getirdiği tayı beğenmez, adamın gözlerine mil çektirir.Yusuf tayı ve oğlunu alıp memleketten çıkar .Ruşen Ali, babasının tarif ettiği tarzda, tayı karanlık bir ahırda besler, tay belli bir zaman sonra kanatlanır, eşsiz bir küheylan olur.Yusuf ile Ruşen Ali, Aras ırmağına gider, orada Bingöl'den inecek olan üç sihirli köpüğü beklerler.Yusuf, köpükleri içince, tekrar görmeğe başlayacak, gençleşecek ve Bolu Beyi'nden intikamını alacaktır.Fakat, Ruşen Ali köpükleri kendisi içer, babasına köpüksüz su verir.Yusuf buna bir yandan üzülür, bir yandan da, oğlu intikamını alacak bir yiğit olacağı için sevinir.Bu sihirli üç köpükten biri Köroğlu'na ebedi hayat, biri yiğitlik, biri de şairlik sağlar.Yusuf, oğluna, intikamını almasını tavsiye ettikten sonra ölür.Ruşen Ali Kır-At'ı ile birlikte dağa çıkar.Köroğlu diye ün alır, bir derebeyi gibi yaşamaya başlar, her savaşta üstün gelir; bezirganlardan, beylerden,paşalardan aldıklarını yoksullara dağıtır.Delik demir (tüfek) icat olunup da eski yiğitlik gelenekleri bozulunca, arkadaşlarına dağılmalarını tavsiye eder, "sır olur", Kırklar'a karışır.
Aşağıdaki tanınmış dizeleri yazılmıştır:
Benden selâm olsun Bolu Beyi’ne
Çıkıp şu dağlara yaslanmalıdır
At Kişnemesinden, kalkan sesinden
Dağlar sada verip seslenmelidir

Düşman geldi tabur tabur dizildi
Alnımıza kara yazı yazıldı
Tüfek icat oldu mertlik bozuldu
Eğri kılıç kanda paslanmalıdır.

Köroğlu düşer mi eski şanından
Ayırır çoğunu er meydanından
Kırat köpüğünden düşman kanından
Çevre dolup şalvar ıslanmalıdır

NABî (1642-1712)
1642 senesinde, Şanlıurfa'da doğan Yusuf Nâbi yokluk ve sefalet içinde yaşayarak büyümüş, 24 yaşındayken de İstanbul'a gitmiştir. Burada eğitimine devam eder, şiirleri ile tanınmaya başlar. Paşa vefat edince ise Halep'e gider. İstanbul'da geçirdiği dönemde birçok önemli isimle arkadaşlıkları olmuş, sarayla da bazı ilişkiler kurmuştur. Bunun da etkisiyle, Halep'te geçirdiği yıllarda (yaklaşık 25 yıl) devletin sağladığı imkânlarla rahat bir hayat sürdürmüştür. Eserlerinin çoğunu Halep'te geçirdiği bu yıllarda kaleme almıştır. Daha sonra arasının da iyi olduğu Halep Valisi Baltacı Mehmet Paşa sadrazam olunca Nâbi'yi yanına aldı. Bu dönemlerde Nâbi Darphane Eminliği, Başmukabelecilik gibi görevlerde bulundu. Ayrıca, bazı kaynaklara göre Nâbi aynı zamanda çok güzel bir sese sahipti ve müzik konusunda da fazlasıyla başarılı idi. "Seyid Nuh" ismiyle bazı besteleri olduğu bilinir. Nâbi, İstanbul'da 1712 yılında vefat etti.Nabi bazı kaynaklara göre ispirliydi

Dönemi, Çalışmaları
Nâbi Osmanlı'nın duraklama devrinde yaşamış bir şairdi, yönetim ve toplumdaki dejenerasyona ve bozukluklara şahit oldu. Çevresindeki bu negatif olgular onu didaktik şiir yazmaya itmiş, eserlerinde devleti, toplumu ve sosyal hayatı eleştirmesine neden olmuştur. Ona göre şiir hayatın, karşılaşılan sorunların ve günlük yaşamın içinde olmalı, hayattan, insandan ve insanî konulardan izole edilmemelidir. Bu yüzden şiirleri hayat ile alâkalı, çözümler üretmeye çalışan, yer yer nasihatta bulunan bir yapıdadır. Eserlerinin herkes tarafından anlaşılması ve hayatla iç içe olmasını istemesindendir belki de, kullandığı dil yalın ve süssüzdür. "Bende yok sabr-ı sükûn, sende vefadan zerre, İki yoktan ne çıkar fikredelim bir kere." Na ve bi kelimeleri arapça ve farsçada 'yok' anlamına gelmektedir.Bu beyitte Nabî mahlasının oluşumunu belirtmektedir.
KARACAOĞLAN
__________________

Click the image to open in full size.

Click the image to open in full size.


Click the image to open in full size.
bal10 is offline bal10 isimli üyenin yazdığı bu Mesajı değerlendirin.   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Etiketler
1556, fuzuli


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 09:21.


Powered by vBulletin® Version 3.8.5
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.