![]() |
#11 |
![]()
Beyaz Işığın Renklere ayrılması
IŞIĞIN RENKLERE AYRILMASI ( IŞIK TAYFI ) 1.Beyaz ışığın prizmadan geçerek 7 renge ayrıldığını görmek 2.7 rengi birleştirerek beyaz ışığın oluştuğunu görmek Hazırlık Soruları: Yağmurdan sonra çıkan gökkuşağı nasıl oluşur? Nedenlerini araştırınız. Kullanılan Araç ve Gereçler: 1.döküm ayak (2 adet ) 2.statif çubuk 3.bağlama parçası( 3 adet) 4.güç kaynağı 5.ışık prizması 6.metal tabla 7.ışık kaynağı 8.diyafram ve taşıyıcısı 9. saplı ekran 10.saplı mercek (f=+10) Deney Düzeneği: ![]() 1.Resimdeki düzeneği kurunuz 2.Işık kaynağını paralel ışın demeti verecek şekilde ayarlayınız. 3.Düşey durumdaki diyaframın tek yarığından çıkan ışın demetini prizma üzerine düşürünüz. 4.Ekranı sağa sola doğru hareket ettirerek kırılan ışınların ekran üzerinde görünmesini sağlayınız. prizmayı döndürerek renkleri daha net hale getiriniz. 5.Ekranla prizma arasına saplı ince kenarlı merceği tutunuz. Odak uzaklığını ayarlayarak ekran üzerindeki ışığın rengini gözleyiniz. Deneyin Sonucu: 1. Işık prizmasına gönderilen ışın demeti, her renk için farklı kırılmaya uğrayarak prizmada renklere ayrılır. Ekran üzerindeki renklere baktığınız zaman en çok mor ışığın kırıldığını, en az ise kırmızı ışığın kırıldığını görürsünüz. 2.Deneydeki renklere ayrılmış ışın demetinin önüne f=+10 merceği tuttuğunuzda, mercek oluşan yedi rengi bir noktada yoğunlaştırarak ekran üzerine düşürür. Oluşan renk beyazdır. Teorik Bilgi: Bir ışık prizması üzerine beyaz ışık gönderilirse kırılarak değişik renklere ayrılır. Beyaz ışığın renklere ayrılmasının sebebi ayrı renklerdeki ışınların kırılma açılarının farklı olmasındandır. En fazla kırılan mor ışık, en az kırılan kırmızı ışıktır. Bu yedi renk sırasıyla mor, lacivert, mavi, yeşil, sarı, turuncu, kırmızıdır. yedi renkten oluşan bu renk demetine beyaz ışığın tayfı denir. Gökkuşağının oluşumu bu esasa dayanı |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#12 |
|
![]()
yasama yürütme yargı nedir yasama görevi:
TBMM ye aittir.1982 Anayasasına göre 4500 milletvekilinden oluşurken yapılan son değişiklikte bu sayı 550 ye çıkarılmıştır. TBMM nin yetki ve görevleri: 1.kanun koymak, değiştirmek ve kaldırmak 2.bakanlar kurulu ve bakanları denetlemek 3.savaş ilanları, para basılması, genel ve özel af ilanına karar vermek 4.cumhurbaşkanı seçmek 5.bakanlar kurulu tarafındanilan edilen sıkı yönetim, seferberlik savaş, savaş halini uzatmak veya kaldırmak 6.uluslar arası anlaşmaları onaylamak 7.TBMM seçimlerinin yenilenmesine karar vermek 8.mahkemelerce kesinleştirilen ölüm cezalarının infazına karar vermek 9.bütçeyi görüşmek 10.bakanlar kuruluna kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi verme yürütme görevi: cumhurbaşkanı ve bakanlar kurula verilmiştir. yargı görevi: anayasaya göre yargı bağımsız mahkemelere aittir.bu mahkemelerin kararlarını denetleyen yüksek mahkemeler vardır anayasa mahkemesi:kanunların anayasaya uygunluğunu denetler yargıtay:adliye mahkemelerinin üst mahkemesidir. danıştay:idari mahkemelerin en yüksek mahkemesidir. askeri yargıtay:askeri mahkemelerin en yüksek mahkemesidir. sayıştay:vergi uyumsuzlukların çözüldüğü en yüksek mahkemedir. |
![]() |
![]() |
![]() |
#13 |
|
![]()
Atatürk'ün gençliğe hitabesinin anlamı Ey Türk Gençliği!
Birinci görevin, Türk bağımsızlığını , Türk Cumhuriyetini, sonsuza kadar korumak ve savunmaktır. Varlığının ve geleceğininn tek temeli budur.Bu temel senin en kıymetli hazinendir.Glecekte dahi seni bu hazineden yoksun etmek isteyecek, içeride ve dışarıda düşmanların olacaktır.Bir gün, istiklal ve cumhuriyeti savunma mecburiyetine düşersen, göreve atılmak için, içinde bulunacağın görevin olanak ve şartlarını düşünmeyeceksin!Bu olanak ve şartlar , çok elverişli olmayan bir niteliği gösterebilir.İstiklal ve Cumhuriyetine, amaç olarak düşmanlar, bütün dünyada benzeri görülmemiş bir üstünlüğün temsilcisi olabilirler.Zorla ve hile ile ermiş vatanın, bütün kaleleri ele geçirilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi gerçekten işgal edilmiş olabilir.Bütün şarttan daha acıklı ve daha korkulu olmak üzere, memleketin dahilinde, ekonomiye sahip olanlar dikkatsizlik ve sapkınlık ve hatta ihanet içinde bulunabilirler.Hatta yönetim başında bulunan ekonomik sahipleri kişisel yararları, genişleyenlerin politik istekleriyle birleştirebilirler.Millet, mecburiyet içinde perişan ve yorgun düşmüş olabilirler. Ey Türk geleceğinin evladı!İşte bu durum ve şartlar içinde dahi, görevin Türk geleceğini ve cumhuriyetini kurtarmaktır.Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki soylu kanda vardır! |
![]() |
![]() |
![]() |
#14 |
|
![]()
anlatım bozukluğu(anlamsal anlatım bozuklukları) ANLAMSAL BOZUKLUKLAR
YANLIŞ ANLAMDA KULLANILAN SÖZCÜK Doğru bir anlatımda her sözcük verilmek istenen düşünceyi tam karşılamalıdır. Aynı kökten türeyen veya birbirini andıran sözcüklerin anlamlarına dikkat etmek gerekir. Anlamları ayrı olan bu tür sözcüklerin birbirinin yerine kullanılması veya sözcüğün karşıladığı kavrama uygun olmayan biçimde kullanılması anlatım bozukluğuna neden olur. Bu sözcük Türkçe sözcüklerin tümünü kaplıyor. Kapsıyor Zamanında haberimiz olması yüzünden olay büyümedi Olduğu için Söylediğin olay, 13 Ekim 1991 yılında yaşanmıştı tarihinde Ağacın altına yayılıp güzel bir uyku çekti Uzanıp ANLAMCA ÇELİŞEN SÖZCÜKLERİN KULLANILMASI Bir anlatımda düşünceyi ileten sözcüklerin birbiriyle çelişmemesi gerekir. Anlamca çelişen sözcüklerin birlikte kullanılması anlatım bozukluğunun nedenlerinden biridir. Belki onun da seni aradığından eminim. Olasılık kesinlik Annenin sana asla kızacağını sanmıyorum Kesinlik olasılık Hiç şüphesiz olan biteni duymuş olmalı Kesinlik olasılık GEREKSİZ SÖZCÜK KULLANILMASI Doğru bir anlatımda her sözcük, düşünceyle ilgili bir kavramı karşılamalıdır. Aynı kavramı karşılayan birden fazla sözcüğün, işlevi olmayan bir sözcüğün veya ekin yardımcı eylemlerin gereksiz kullanılması anlatım bozukluğuna neden olur. Son sözleri hepimizi öfkeli kıldı. Öfkelendirdi Geçen hafta hastaydı ama şimdi iyi oldu İyileşti. Üç gün süreyle ondan haber bekledik. (Gereksiz) DEYİM ve ATASÖZÜ YANLIŞI Gerek deyimler, gerekse atasözleri kalıplaşmıştır. Yerine anlamdaşları konarak bile sözcükleri değiştirilemez. Atasözlerinin çekimlenmesi de olanaksızdır. Bunlar yapıldığı takdirde iletilmek istenen anlam zayıflar ya da yok olur. Bu da anlatım bozukluğuna yol açar. Fasulye oda bakla sofa - yanlış Nohut oda Onu elinde oynatırsın - yanlış Parmağında İşe girdim ama bacım ağladı - yanlış Anam MANTIK YANLIŞI Bilinenlere aykırı bilgiler mantıksızdır. Ayrıca kavram ve durumların da önemliden önemsize veya önemsizden önemliye sıralanması gerekirken tersi yapılırsa bu da mantık yanlışına yol açar. Araba geri kaçınca vitesi boşa aldı. Yanlış Vitesi boşa alınca araba geri kaçtı. Doğru Ankara’nın muhtarı karşılandı – Yanlış Ankara’nın valisi karşılandı – Doğru Konuşabilirsin, hatta ağzını açabilirsin – Yanlış Ağzını açabilirsin hatta konuşabilirsin – Doğru Şeftaliye dokunamam, onu yemem bile – Yanlış Şeftali yemem ona dokunamam bile – Doğru |
![]() |
![]() |
![]() |
#15 |
|
![]()
ULAMA
Ünsüzle biten bir kelimeden sonra ünlüyle başlayan başka bir kelime geldiğinde okuma esnasında bu iki kelime birbirine bağlanarak okunur . Bu ses olayına dilbilgisi literatüründe ulama denir. Dün akşam üç ekmek aldım. Sabahtan uğradım ben bir güzele. Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak. Deli gönül abdal olmuş / Gezer Elif Elif diye Not : Noktalama işaretlerinin bulunduğu noktalarda ulamadan söz edilemez. Akşam gel ama çabuk ol. Not: Ünlüyle biten bir kelimeden sonra ünsüzle başlayan bir kelime gelirse burada ulama bahis konusu olmaz. |
![]() |
![]() |
![]() |
#16 |
|
![]()
Zarflar
Fiilleri,sıfatları, zarfları çeşitli yönlerden tamlayan kelimelere zarf denir. A.Durum zarfları: Eyleme, sıfata, zarfa sorulan nasıl sorusuna cevap veren sözcüklerdir. Hızlıca yemeğimizi yiyerek dışarı çıktık. 2.Zaman zarfları: Eylemi/sıfatı/zarfı zaman yönünden tamlayan zarflara zaman zarfları denir. Birazdan yola çıkacağız. Yarın varmış olabiliriz. 3.Miktar zarfları: Eylemi/sıfatı/zarfı miktar bakımından tamlayan zarflardır. Çok gezen mi bilir, çok okuyan mı ? 4.Yer-yön zarfları: Eylemi/sıfatı/zarfı yer-yön bakımından tamlayan zarflardır. Sola dönüp, ileri gidiniz. Hemen dışarı çıkalım 5.Soru zarfları: Eylemi/sıfatı/zarfı soru yoluyla tamlayan zarflardır. Bu konuyu nasıl çözebiliriz. Yapı Bakımından Zarflar 1. Basit Zarflar Kök hâlinde olan zarflardır: bugun, yarın,dün, geç, erken ... 2. Türemiş Zarflar Yapım eki alarak türetilmiş zarflardır. koşarak, günlerce, okulca, gelmeden .. 3. Birleşik Zarflar Birden fazla kelimenin birleşmesi ile oluşan zarflardır. bugün, biraz ... 4. Öbekleşmiş Zarflar Birden fazla kelimenin bir arada kullanılarak oluşturulan zarflardır. arada sırada, öğleden sonra .... |
![]() |
![]() |
![]() |
#17 |
|
![]()
TÜMCENİN ANLAMI
Yargı, genel olarak " olumlu", " olumsuz" ve " soru" biçimlerinde bildirilir. Burada bunların ayrıntısına girmeyi düşünmüyorum. " Olumlu düz tümce", " olumsuz eylem tümcesi", " devrik soru tümcesi" gibi alt bölümlere geçmek istemememin iki nedeni var: Birincisi, anlamca tümce türlerini anlatabilmem için birtakım dilbilgisi terimleri kullanmam gerekir. Oysa o terimleri, sırası geldiğinde ve neden o adı aldıklarını açıklayarak anlatmayı daha kavratıcı buluyorum. Başka bir deyişle şu anda okurlarımın bu terimleri bilmediklerini kabul ediyorum. Her şeyi sıfırdan başlayarak anlatma yolunu seçerken sağlam bir temel oluşturacak, az bilen- çok bilen ayrımına yer vermemiş olacağız. İkincisi, tümcenin anlamının bağlamından koparılarak verilemeyeceğini düşünüyorum. Sözün, söylendiği ya da yazıldığı ortama, zamana bağlı olduğu kadar, belki onlardan çok, içinde yer aldığı bütünün anlamına doğrudan bağlı olması, benim de elimi kolumu bağlıyor. " Gözlerimin gemileri kuş istiyor" ( Cemal Süreya) tümcesini neye göre sınıflandıracağız? Bu şiir tümcesini, bir dizesini oluşturduğu şiirden koparıp tek başına anlamlandırmaya çalışmak ne kadar anlamlı? " Gülerdi tramvaylardan küçük bir kız / Bekâreti beyaz dişlerinde" dizelerindeki küçük kızın bekâretini dişlerinde taşıyarak bütün tramvaylardan güldüğünü söylemek Cahit Külebi'ye haksızlık olmaz mı? " Hava kurşun gibi ağır" bir tümcedir ama Nâzım Hikmet, bunun ardından, " Bağır bağır bağırıyorum" dediğinde hemen bağırmanın nedenine dönüşmüyor mu? " Hiçbir derdim yoktur ki yarım saat kitap okumayla geçmesin." tümcesinin, " Yarım saat kitap okumak bütün dertlerimi geçirmeye yeter." anlamına geldiğini, üstelik çok akıllı, çok çalışkan bir öğrencime anlatmaya çalışırken göbeğim çatlamıştı da matematik yetişmişti imdadıma. Ben " Bütün dertleri geçiyormuş işte! " dedikçe, öğrencim, " Geçmesin, diyor hocam." diye diretiyordu. Ama, " yoktur" = (-), " geçmesin" = (-), diye değerleri ona buldurduktan sonra, " Eksiyle eksinin çarpımı? " diye sorunca, tümcenin anlamının nasıl olup da olumluya döndüğünü şıp diye anlamıştı. Bütün sözcükleri bugün de kullanıldığı halde eski bir şarkıda geçen, " İstemezsin ben perişan olduğum" dizimi günümüze nasıl uymuyorsa ( Günümüzde, " Benimperişan olmamı istemezsin." diye söylerdik herhalde bu anlamı.), yabancı dilden (bu yabancı dil, son on yıllarda yalnızca İngilizce olmakta) yapılan çeviriler de Türkçenin dil mantığına çoğu kez uymamakta. Çeviri yoluyla giren yeni söz dizimlerinin tümüne karşı değilim yeni anlatım olanakları sağlayacak dizimlere başımın üstünde yer verebilirim ancak, " Bir yakının öldü mü? " ya da " Bir yakınını kaybettin mi hiç? " demek varken ve kastedilen anlam tam da buyken, " Ölen birini tanıyor muydun? " denmişse bu tümceyi Türkçenin içinde bir yere oturtamayız. Cengiz Bektaş, anlatmıştı bir toplantıda. Azerbaycanlı yazar Anar, Türkiyeli Türklerin " Hoşuma gitti. " biçimindeki kullanımlarını eleştiriyor " Niye ' gitti ' diyorsunuz? Güzel bir şeyse gelsin, niye gidiyor? " diye soruyormuş. Çünkü Azeri Türkçesinde " Hoşuma gitti. " değil, " Hoşuma geldi. " denmekteymiş. Aynı dilin farklı coğrafyalardaki kullanımları birbirinden farklı olduğu gibi aynı tümce, çeşitli bağlamlarda farklı anlamlara gelebilir. " Çocuk oturuyor mu? " tümcesi, 2 - 3 aylık bir bebek kastedilerek sorulmuşsa " Kendi kendine oturma becerisi edindi mi? " , dolmuşta annesinin yanındaki çocuk gösterilerek söylenmişse " Çocuk için de ayrıca ücret ödeyecek misiniz? " anlamına gelmekte. Gündelik dilde kurduğumuz pek çok tümce, tek başına ne kadar anlamlıdır? " Yanında arkadaşları da mı varmış? " bir soru tümcesidir ama bu tümcenin sonuna getireceğimiz bir " ne " ( " Yanında arkadaşları da mı varmış ne! " ) hemen başka anlam ayırtıları katmıyor mu tümceye? Söylememe isteği, ayıplama, aşağılama, tahmin vb. " O da sorulur mu? " tümcesinin duygu yükünü bir düşünelim. Sevecenlik mi, bağışlama mı, aşağılama mı, alay mı? Ne? Hangi kapsamda düşünülmeli? Tamam, uzattım kesiyorum. Tümcenin anlamına, daha sonraki konuların içinde, yeri geldiğinde değinilecek. Bu konuda ayrıntılı bilgi isteyenlere Rasim Şimşek ' in Örneklerle Türkçe Sözdizimi kitabını öneriyorum. |
![]() |
![]() |
![]() |
Etiketler |
arsivi, odev |
|
|