Geri git   CurcunaForum.Org > Dini Bilgiler > Dini Hikayeler
Kayıt ol Yardım Topluluk

Dini Hikayeler Dini bütün hikayeler.

 
 
LinkBack Seçenekler Stil
Prev önceki Mesaj   sonraki Mesaj Next
Alt 03-03-2007   #1
Profil
Üye
 
Taçsız_Kral - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Feb 2007
Mesajlar: 334
Üye No: 61

Seviye: 17 [♥ Bé-Yêu ♥]
Canlılık: 0 / 401
Çekicilik: 111 / 21269
Tecrübe: 7

Teşekkür

Teşekkürler: 0
0 Mesajina 0 Tesekkür Aldi
Rep
Rep Puanı : 20
Rep Gücü : 19
İtibar :
Taçsız_Kral is on a distinguished road
Nefsini Allah'a Satan Genç...

NEFSİNİ ALLAH'A SATAN GENÇ


Fakih anlatıyor:
- Babam, Abdulvahid b. Zeyd'in şöyle dediğini anlattı:
- Bir gün ben alışılmış toplantılarımızdan birinde idim. Gazaya çıkmak için hazırlığımızı yapıyorduk. Arkadaşlarıma pazartesi sabahına hazırlanmaları emrini verdim. Bu sırada biri, şu âyet-i kerimeyi okudu:
- "Allahu Teâlâ, kendilerine verilecek cennet karşılığı, mü'minlerden mallarını ve nefislerini satın almıştır..." (Tebve süresi, âyet:111)
Sonunda onbeş yaşında bir genç ayağa kalktı. Babası ölmüştü. Babasından kendisine çok mal kalmıştı. Bana şöyle dedi:
- Ey Abdulvahid! Allahu Teâlâ , kendilerine cennet verilmek üzere, mü'minlerden mallarını ve nefislerini satın almışmıdır?
- Evet, dedim. Şöyle devam etti:
- Ay Abdulvahid! Bana cennet verileceği vaadine inanarak nefsimi Yüce Allah'a satıyorum.
Şöyle anlattım:
-Kılıç darbesi, du sözden çok ağır ve zordur. Halbuki sen bir çocuksun. Korkarım ki, sabredemezsin. Bu satıştan aciz kalırsın.
Şöyle dedi:
-Ben Allah ile alış veriş edeceğim; sonra da âciz kalacağım öyle mi?.
Sonrada nefsimiz bize kusur yolu gösterdi, dedik ki:
- Bu çocuktur; yapar, ama biz yapamayız.
Bundan sonra, malını Allah yolunda sadaka olarak dağıttı. Yalnız geçimine yetecek miktar ile atı ve silahı kaldı. Gazaya çıkış günü, bize ilk gelen o oldu.
- Sana selâm ey Abdulvahid, deyince:
- Sana da selâm, Allah'ın rahmeti ve bereketi üzerine olsun. Satış kazancın bol olsun, dedim.
Bundan sonra, yola koyulduk. O da bizimle beraber idi. Gündüzleri oruç tutyordu. Geceleri namaz kılıyordu. Hizmetimizide görüyordu. Hayvanlarımızı yayıyor, Uyuduğumuz zamanda bizi bekliyordu. Böylece biz, Rum beldelerine vardık. Biz bu hâl içindeyken, bize çıkageldi. Şöyle diyordu:
- Ah AYNA-İ MARDİYE'ye bir kavuşsam.
Arkadaşlarım, onun bu hâline dedilerki:
- Galiba çocuğa vesvese geldi; yahut aklı bozuldu.
O yine bize öyle diyerek yaklaştı:
- Ey Abdulvahid! Artık sabrım kalmadı. AYNA-İ MARDİYE'ye bir kavuşsam.
Dedim ki:
- Ey habibim, bu AYNA-İ MARDİYE dediğin nedir?
Şöyle anlattı:
- Ben uykuya daldım. Bana biri geldi şöyle dedi:
-Seni AYNA-İ MARDİYE'ye götüreceğim. Beni bir bahçeye götürdü. Orada suyu gâyet tatlı bir ırmak akıyordu. Birde baktık ki, o ırmağın kenarında bir çok cariyeler var. Üzerlerinde tarifini yapamayacağım süsler ve elbiseler vardı. Beni görünce sevindiler ve şöyle dediler:
- İşte AYNA-İ MARDİYE'nin zevci.
Yanlarına vardım. Selam verdim.
- AYNA-İ MARDİYE aranızda mı? Dedim.
Şöyle anlattılar:
- Hayır, biz onunhizmetçileriyiz, cariyeleriyiz. öne doğru ilerle...
İlerledim; bir nehişr gördüm. Bu bir bahçede idi. İçi süt doluydu: Hemde tadı bozulmayan bir süt...
Oarada da birtakım cariyeler vardı. Onları görünce güzelliklerine hayran kaldım. Onlar beni görünce sevindiler.
-İşte bu; Vallahi AYNA-İ MARDİYE'nin zevci, dediler.
Onlara yaklaştım:
-Size selam. AYNA-İ MARDİYE içinizdemi? Dedim, şöyle anlattılar:
-Sana da selâm, ey Allah'ın velisi! içimizde değil; biz onun hizmetçileriyiz;cariyeleriyiz. ileri geç.
İleri geçtim. Şerbetten bir vadi gördüm. Bu şerbet, vadinin kenar kısmında akıyor, Yanında bir takım cariyeler varki, öncekilerini güzellikte bana unutturdular. Yanlarına vardım:
- Size selâm. AYNA-İ MARDİYE içinizde mi? Diye sordum, şöyle dediler.
- Hayır biz onun hizmetçileriyiz;cariyeleriyiz. İleri geç.
İleriye geçince, süzülmüş baldan bir nehir gördüm. Kenarında birtakım cariyelar oturuyor, Hem nurlu, hem de çok güzellerdi. O kadar ki, öncekileri bana unutturdular. Bunlara da:
- Size selâm. AYNA-İ MARDİYE aranızda mı? Dedim, şöyle söylediler.
- Hayır, ey Rahman'ın velisié Bizler onun hizmetçileriyiz; cariyeleriyiz. ileri git.
İleri gittim. Bir çadır gözüme ilişti. Bu çadırın kapısı inci işlemeliydi. Önünde bir cariye duruyordu. Süsler takınmış, güzel elbiseler giymişti. Beni görünce sevindi ve içeriye seslendi:
-Ey AYNA-İ MARDİYE, işte zevcin geldi.
Bunun üzerine çadıra yaklaştım, içeri girdim. Baktım ki o, tahtında oturuyor. Tahtı, incilerle yakutlarla süslenmişti. Onu görür görmez çarpıldım; beni şöyle diyerek karşıladı:
-Merhaba, ey Rahman'ın velisi! Bize gelme zamanın yaklaştı.
Gidip boynuna sarılmak istedim; bana şöyle dedi:
- Hele dur; boynuma sarılma zamanın gelmedi. Henüz sende hayat ruhu var. İnşallah bu akşam iftarı yanımızda yaparsın.
İşte , bundan sonra uyandım. Ey Abdulvahid, artık ayrılığına dayanamayacağım.
Abdulvahid diyor ki:
- Sözümüz yani bitmişti; karşıdan bir düşman güruhu çıktı. Onlara karşı çıktık. O genç de çarpıştı. Onlardan dokuzunu bu genç öldürdü. Onuncusu kendisi idi. Yanına vardım, kanlar içindeydi. Gülünce , ağzına kan doldu; dünyadan ayrıldı.


.................................................. .................................
Taçsız_Kral is offline Taçsız_Kral isimli üyenin yazdığı bu Mesajı değerlendirin.   Alıntı ile Cevapla
 

Etiketler
allaha, genc, nefsini, satan


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 17:33.


Powered by vBulletin® Version 3.8.5
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.