Geri git   CurcunaForum.Org > Dini Bilgiler > Dini Hikayeler
Kayıt ol Yardım Topluluk

Dini Hikayeler Dini bütün hikayeler.

Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 07-21-2007   #1
Profil
Site Sahibi
Avatar Yok
 
Üyelik tarihi: Feb 2007
Bulunduğu yer: Ç@R$@MB@ 55
Yaş: 40
Mesajlar: 3.535
Üye No: 2

Seviye: 45 [♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥]
Canlılık: 111 / 1116
Çekicilik: 1178 / 59219
Tecrübe: 67

Teşekkür

Teşekkürler: 0
0 Mesajina 0 Tesekkür Aldi
Rep
Rep Puanı : 9472
Rep Gücü : 10
İtibar :
| CF | has a reputation beyond repute| CF | has a reputation beyond repute| CF | has a reputation beyond repute| CF | has a reputation beyond repute| CF | has a reputation beyond repute| CF | has a reputation beyond repute| CF | has a reputation beyond repute| CF | has a reputation beyond repute| CF | has a reputation beyond repute| CF | has a reputation beyond repute| CF | has a reputation beyond repute| CF | has a reputation beyond repute| CF | has a reputation beyond repute| CF | has a reputation beyond repute| CF | has a reputation beyond repute| CF | has a reputation beyond repute| CF | has a reputation beyond repute| CF | has a reputation beyond repute| CF | has a reputation beyond repute| CF | has a reputation beyond repute
| CF | - MSN üzeri Mesaj gönder
67 İlim meslisinden sohbetler

ALLAH, EN ÇOK UTANILMAYA LAYIKTIR”

Allah-u Zülcelal ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz Allah ve melekleri, Peygamberine sâlat ederler. Ey İman edenler! Siz de ona sâlat edin; tam bir teslimiyetle selam verin." (Ahzab; 56)

Allah-u Zülcelal bizleri görüyor

Ebu Hureyre radiyallahu anh'dan rivayetle Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: "Haya imandandır iman da cennettedir. Çirkin ve kötü sözler bâtıldandır. Bâtıl da cehennemdedir." (Tirmizi
Hakikaten insan Allah-u Zülcelal'den haya etmelidir. Haya, hem zahiri hem manevidir. İnsan, kendi başına da kalsa veya halk içinde de olsa, içinden geçenleri kimse bilmez veya tek başına kaldığı zaman: "Beni kimse görmez!" diye hayasızlık yapmamalıdır. Çünkü Allah-u Zülcelal bizleri görüyor.




Behz bin Hakim'in babasına dayanarak naklettiğine göre, dedesi bir gün Hz. Peygamber (sav)'e: "Ya Resulellah! Avret yerlerimizi kimlerden saklayacağız, kimlerden saklamayacağız?" diye sordu. Hz. Peygamber (sav): "Avret yerlerini, eşinle cariyenden başka herkesten sakla!" buyurdu. Adam da: "Ya Resulellah! Ya hiç kimsenin olmadığı bir yerde olursak?" dedi. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ona şöyle cevap verdi:

"Allah, kendisinden utanılmaya herkesten çok layıktır." (Ebu Davud, Tirmizi, İbn Mace)

İşte haya böyledir. İnsan yalnız kalsa bile, hayasından bir şey kaybetmemelidir. Hz. Osman (ra) öyle haya sahibi birisiydi ki, başını gök yüzüne kaldırmazdı, başı hep önünde yürürdü.

Hz. Aişe (r.anha)'nın rivayetine göre: "Hz. Peygamber (sav) evinde diz kapakları açık bir vaziyette yatıyordu. Hz. Ebu Bekir (ra) geldi, izin isteyip içeri girdi. Daha sonra Hz. Ömer (ra) geldi, izin isteyip o da içeri girdi. Fakat Hz. Peygamber (sav) durumunu değiştirmedi. Sonra Hz. Osman (ra) içeri girmek istedi. Hz. Peygamber (sav) hemen ayaklarını örttü, sonra girmesi için izin verdi. Bir müddet oturduktan sonra dağıldılar. Hepsi dağıldıktan sonra: "Ya Resulellah! Niye böyle yaptın?" diye sordum. Hz. Peygamber (sav) şöyle cevap verdi: "Ey Aişe, meleklerin bile haya ettikleri bir kimseden, ben niye haya etmeyeyim."

Bir başka rivayet ise şöyle buyurmuştur: "Osman son derece haya sahibi bir insandır. Eğer o vaziyette kendisini içeri alsaydım, söyleyeceğini hayasından dolayı söyleyemeden geri dönerdi." (Müslim)

"Allah’tan hakkıyla utanın!"

Abdullah bin Mes'ud (ra)'dan rivayetle Hz. Peygamber (sav): "Allah'tan gerektiği gibi haya edin." buyurdu. Biz de: "Ey Allah'ın Nebisi! Elhamdülillah, haya ediyoruz." dedik. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu:

"Anladığınız gibi değil, fakat Allah'tan gerçek haya, gözünü, kulağını, dilini ve zihnini meşru olmayan şeylerden koruman, haram yemekten ve zinadan sakınman, ölümü ve her şeyin fani olduğunu hatırlamandır. Ahiret saadetini isteyen, dünya ziynetine önem vermez. İşte böyle yapan kimse, Allah'tan hakkıyla utanmış olur." (Tirmizi)

Gerçekten de böyledir, dünya hayatı geçicidir. Çok çabuk bitiyor. Zevkleri ve sefaları sona eriyor. İnsanın, Allah-u Zülcelal'e karşı yaptığı fedakarlığın karşılığı çok büyüktür. İnsan yaptığı fedakarlıktan hiç pişman olmayacaktır. Mahşer günü salih amelleri ile sevinecektir.

İnsan dünyada hiç bir şeye sahip değildir. Canımızı, ruhumuzu, her şeyi Allah-u Zülcelal verdi ve insanları ibadet etsinler diye yarattı. İnsan, Allah-u Zülcelal'e ibadet ve taatte bulunmazsa, hayasızlık etmiş olur ve karşılığı da -neuzubillah- cehennem ateşi olur.




Nitekim İbn-i Ömer (ra) Hz. Peygamber (sav)’in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
"Haya ve iman birbirinden ayrılmaz iki dostturlar. Biri gidince diğeri de gider." (Hakim)
Bu yüzden haya ile iman beraberdir. Birbirlerinden ayrıldıkları zaman -Allah muhafaza- ikisi birden insandan ayrılır.

Haya; biri Allah-u Zülcelal'e, biri de kuluna karşı olmak üzere iki çeşittir. İnsanlara karşı olan haya; gözlerini görmesi helal olmayan yerlere bakmaktan sakındırmak, Allah-u Zülcelal'e karşı olan haya da, O'nun nimetlerini bilip, emirlerine karşı gelmekten utanmaktır.

Fasık o kimsedir ki…

Hikmet ehlinden birisine sormuşlar: "Fasık kimdir?" O da şöyle demiştir: "Fasık; başkalarının apış arasından gözlerini sakındırmayan kimsedir."

Fudayl bin İyaz ise şöyle demiştir: "İnsanlardan utandığın için perdeni ve kapını kapatıyorsun da, kalbindeki Kur'an'dan ve kendisi için hiç bir şeyin gizli kalmadığı Allah'tan niye utanmıyorsun!.."

Gerçekten öyledir. Biz her zaman Allah-u Zülcelal'i düşünüp, O'ndan haya etmeliyiz.

Yine İbn-i Ömer (ra)'dan rivayetle Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Allah-u Zülcelal bir kimseyi helak etmek isteyince ondan utanmayı kaldırır. Utanması kalkınca, onun hep kötülük yaptığını görürsün. Kötüye kimse güvenmez. O zaman, hep hainlik yapar ve hainliğe uğrar. Bu defa da acıma duygusundan yoksun olur ve lanetlenerek kovulur. Böylece o kişi İslam’dan uzaklaşır." (İbn Mace)

Hayalı (utanan) kimsenin bu davranışı onun imanının ne kadar kuvvetli olduğuna delalet eder. Haya, kişinin takvasının alametidir, dininin kamil olduğunu bize gösterir. Hayanın akıbeti, kişinin cehennemden kurtulması, cennete dahil olması, selamete ermesidir. Hayanın sevabı, kıyamet gününde kendi sahibine gizlenmiş bir hazine gibidir. Haya sahibi olan kimseyi, hayası ziynetlendirir, heybet ve azamet sahibi yapar.

Bişr-i Hafi şöyle demiştir: "Her şeyin bir güzelliği vardır. Hayanın güzelliği de günahları terk etmektir. Her şeyin bir semeresi vardır. Hayanın semeresi de hayrı getirmektir."

Malik bin Dinar ise şöyle demiştir: "Allah-u Zülcelal bir kalpten hayayı çıkardığı zaman, o kişi için bundan büyük bir azap yoktur."

Utanmıyorsan kendini hayvanlardan say!

Evliyalardan birisi oğluna nasihat ederken şöyle demiştir: "Yavrum, nefsin seni büyük bir günah işlemeye çağırınca, gözlerini göğe çevir de orada bulunanlardan utan. Eğer böyle yapmazsan gözlerini yere doğru çevir de orada bulunanlardan utan. Eğer ne gökte olandan korkmaz ve nede yerde bulunandan utanmazsan, o zaman kendini hayvanlardan biri olarak say."

Ne kadar da doğrudur. Haya sahibi insandan kimseye zarar gelmez. Herkes ondan memnun olur. Gerçekten haya, insanı salih amel yapmaya yöneltir ve insanı takva sahibi yapar.
İşte haya, sahibini bu şekilde günahlardan muhafaza eder, çünkü hakiki haya Allah'tan haya etmektir. Allah'tan haya eden, devamlı Allah'ı hatırlayacak, günahları yapmamaya gayret edecektir.



Şöyle rivayet edilmiştir: “Allah'ın bir meleği vardır. Onun iki gözünün arası yüzbin senelik mesafe kadardır. İşte bu gibi melaikeler sana şahitlik ettiği ve seni alıp da hesap makamına getirdikleri zaman senin âzâların, mafsalların titreyecek. Ve öyle bir korku içine gireceksin ki, keşke beni bu kabih (çirkin) olan günahlarla Rabbimin huzuruna götürmeselerdi diyeceksin.

“Seni bu şekilde Rahman'ın arşına götürürler ve seni Allah'ın huzurunda bırakırlar. Allah-u Zülcelal büyüklüğü ve azametiyle seni çağıracak ve ‘Bana yaklaş!’ diyecek. Sen Allah'a korkulu bir kalple ve zelil bir halle yaklaşacaksın. Senin kitabın ne büyük ne de küçük ondan hesaplanmamış bir şey kalmamış olarak senin eline verilecek.”

Acaba ne yüzle Allah-u Zülcelal'in huzurunda duracağız ve hangi dille O'na cevap vereceğiz? Ve "Sen benden haya etmedin mi?" dediği zaman hangi kalple düşünüp O'na cevap vereceğiz?

Bazı Peygamberlere şöyle vahiy gelmiştir: "Beni seven kimseye, ben cenneti nasip ederim. Kim benden korkarsa, ben onu cehennem ateşinden muhafaza ederim. Kim benden haya ederse, hafaza meleklerine o kimsenin günahını unuttururum."

İşte, Allah-u Zülcelal böyle kudret ve azamet sahibidir. Her şey O'nun kudretindedir. Hakikaten bizler ne de olsa günah sahibiyiz. Peygamber olmadığımız için Evliyalar dahi kendi derecelerine göre hata sahibidirler. Bu hatalara karşı Allah-u Zülcelal'e tövbe etmek ve daima yalvarmak lazımdır.

İnsanın Allah'ın nimetlerini düşündüğü zaman, Allah-u Zülcelal'den haya etmesi gerekir. Çünkü Allah-u Zülcelal, insana bu kadar iyilik yaparak, rızkını veriyor. İnsan bu şekilde düşündüğü zaman, Allah-u Zülcelal'den haya ederek, O'na iyi kulluk yapar.

Allah’ın ayetlerine inanmıyor musunuz?

Muhammed bin Suka, ziyaretine gelenlere: "Size bir kaç söz söyleyeyim de onlardan yararlanınız. Çünkü bu sözler vaktiyle bana yararlı olmuştu." dedi ve: "Sizden önceki müslümanlar boş konuşmaktan hoşlanmazlardı. Onlar Kur'an okumanın, iyiliği emredip, kötülüğü yasaklamanın ve zaruri geçimle ilgili bir sorunu dile getirmenin dışında kalan her konuşmayı boş söz sayarlardı." dedi ve şöyle ilave etti: “Yoksa siz, Allah'ın şu ayetlerine inanmıyor musunuz?

"Oysa üzerinizde koruyucu (yaptıklarınızı zaptedici) melekler vardır. Şerefli katipler, her yaptığınızı bilirler." (İnfitar; 10-12) "Onun sağında ve solunda oturan iki alıcı melek, yaptıklarını kaydetmektedirler. İnsan hiç bir şey söylemez ki; yanı başında onu gözetleyen, dediklerini zapteden (bir melek) hazır durmasın." (Kaf; 17-18 )

Acaba ne dünyaya ve ne de ahirete yaramayan sözlerle doldurduğumuz amel defterlerimiz, yarın mahşer günü elimize geçince ne yapacağız! İşte şimdiden hazırlığımızı yapalım. Dilimizi hayra alıştıralım, Allah-u Zülcelal'in zikrine alıştıralım. Allah-u Zülcelal'in emirlerini anlatmaya, nehiylerini söylemeye alıştıralım. Mahşer günü defterimizde ne görmek istiyorsak ona göre davranalım...

Allah-u Zülcelal kendi fazlı ve keremi ile bizlere muamele etsin ve hepimize razı olacağı şekilde salih amel nasip etsin... (Amin)
__________________

Click the image to open in full size.
| CF | is offline | CF | isimli üyenin yazdığı bu Mesajı değerlendirin.   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Etiketler
ilim, meslisinden, sohbetler


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 05:51.


Powered by vBulletin® Version 3.8.5
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.