9 Kere öldürüldü Yine ölmedi Rasputin

N.S.D.A.P · 06-26-2007

Grigorij Jefimoviç Rasputin 22 Ocak 1869 da, Ural Dağlarının yakınında Pokrovskoye adlı bir köyde doğdu. Babası Jefim Jakoviç ve Annesi Anna Wasiljevna, çiftçilerdi. Kendilerine ait topraklara sahiplerdi ve köyün önde gelen şahıslarından sayılıyorlardı.
1886'dan 1901'e kadar Rasputin 15 sene boyunca ülkede gezip heryerde vaaz verdi. En uzak yolculuğunda, YunanistaninAthos Dağı'na kadar gitti.

Rasputinin Kariyeri

1905 te St. Petersburgda büyük bir dini toplantı oldu. Bu toplantıya Rasputin'de geldi. Orda Johann von Kronstadt gibi meşhur din adamlarıyla tanıştı ve kısa zaman içinde kendisi de meşhur bir din adamı oldu, kendisine Çarın Sarayına kadar tüm kapılar açıldı.
1907 yılında Çarın oglu Alexei ağır hastalandı. Alexei Hemofili hastalığına yakalanmışdı. Doktorlar iç kanamalarını durduramayınca artık Tıp'ın sınırlarına vardığını ve oğlanın yakiın zamanda öleceğini ilan ettiler.
Bu arada ermişligi ile günden güne daha meşhur olan Rasputini, Çariçe Saraya çağırdı. Rasputin küçük Alexei'in iç ve dış kanamalarını bir iki dakika içinde dua ederek ve elleriyle dokunarak inanılmaz şekilde durdurdu.
Rasputin o günden itibaren Çar ailesi icin çok önemli bir şahıs oldu. Rasputin bu tedavilerini ölüm yılı olan 1916 ya kadar sürdürdü. Rasputin aleyhtarlarına göre kendisinin Cilysler topluma bağlı olduğunu iddia ediliyor.

Ölümü

Rasputinin yaşamı kadar ölüm şeklide enteresan noktalar içermektedir. Çarın orduların başına, cepheye gitmesini takiben Rasputin diğer hanedan elemanları ile beraber sarayda bulunmaktaydı ve Çariçe Alexandra Fyodorovna ile ülkenin yönetiminde söz sahibi olmaya başlamıştı. Çar doğrudan eşinden aldığı mektuplarla ülkeyi ve savaşları yönlendirir olmuştu. Bu öncelikle sarayda daha sonra halk arasında yaygın söylentilere ve bir açıdan moral bozukluğuna yol açıyordu. Hanedan mensuplarının Rasputin'den duydukları rahatsızlık had safhaya ulaşmış ve onu ortadan kaldırmak için planlar yapılmaya başlamışdı. Felix Yussupov isimli Tatar kökenli hanedan mensubu bir prens bu işe ön ayak oldu ve diğer komplocu arkadaşları ile beraber bir plan kurdular.
Plan sarayda verilen bir yemek daveti ile başladı. Yussupov ve Rasputin beraberce yemeğe giderken Yussupov onu öncelikle bir odaya sohbet etmek amacı ile aldı. Burada önceden siyanürle hazırlanmış kurabiyeler bulunmaktaydı. Her ne kadar bir kurabiye içersindeki doz bir insanı öldürecek miktarda olsa bile işi garantiye almak için hazırlanan şarabın da içine siyanür kondu. Rasputin iki kurabiyeyi yedi ve şarapdan da bir bardak içti. Ancak bir müddet geçmesine karşın herhangi bir şey olmamaıştı. Paniğe kapılan Yussupov odadan arkadaşlarının yanına çıktı ve planın işe yaramadığını söyledi. Bu kez ona bir silah temin edildi. Yussupov Rasputin'in yanına geri döndü ve silahını birkaç kez ateşledi. Rasputin masanın üzerine yığılmışdı bu kez. Yussupov sevinç içinde arkadaşlarının yanına koştu ve işi başardığını söyledi. Sonra tekrar masada yatan Rasputin'in yanına gitti. O esnada Rasputin masadan başını kaldırdı ve Yussupov'un gözlerine bakarak bir şeyler söyledi. Daha sonra Yussupov'un da şaşkınlığından istifade eden Rasputin sarayın bahçesine doğru kaçmaya başladı. Bu kez diğer komplocular olaya müdahale ettiler ve arkadan ateş etmeye başladılar. Rasputin bu kez tekrar kalkmamak üzere yeniden yıkıldı. Komplocular bu kez işi garantiye almak için Rasputin'in bedenini buzlarla kaplı Neva nehrine attılar. Birkaç gün sonra Rasputin'in cesedi bulundu. Görünüşe göre suya atıldığında Rasputin yine ölmemiş ve sudan çıkmaya çabalar şekilde kolları yukarıda kalmıştı. Rasputin Şubat Devrimi sonrası da cezasını bulamadığını düşünenler tarafından tekrar hatırlandı. Mezarından çıkarılan bedeni yakılarak imha edildi.

ikooo7 · 06-27-2007

Abi adamın suratta meymenet yok Paylaşım için saoL ilginç..