Geri git   CurcunaForum.Org > Dini Bilgiler > İslami Konular
Kayıt ol Yardım Topluluk

İslami Konular İslam'a dair her konuyu burda bulabilirsiniz.

 
 
LinkBack Seçenekler Stil
Prev önceki Mesaj   sonraki Mesaj Next
Alt 04-22-2007   #1
Profil
Site Sahibi
Avatar Yok
 
Üyelik tarihi: Feb 2007
Bulunduğu yer: Ç@R$@MB@ 55
Yaş: 40
Mesajlar: 3.535
Üye No: 2

Seviye: 45 [♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥]
Canlılık: 111 / 1116
Çekicilik: 1178 / 59309
Tecrübe: 67

Teşekkür

Teşekkürler: 0
0 Mesajina 0 Tesekkür Aldi
Rep
Rep Puanı : 9472
Rep Gücü : 10
İtibar :
| CF | has a reputation beyond repute| CF | has a reputation beyond repute| CF | has a reputation beyond repute| CF | has a reputation beyond repute| CF | has a reputation beyond repute| CF | has a reputation beyond repute| CF | has a reputation beyond repute| CF | has a reputation beyond repute| CF | has a reputation beyond repute| CF | has a reputation beyond repute| CF | has a reputation beyond repute| CF | has a reputation beyond repute| CF | has a reputation beyond repute| CF | has a reputation beyond repute| CF | has a reputation beyond repute| CF | has a reputation beyond repute| CF | has a reputation beyond repute| CF | has a reputation beyond repute| CF | has a reputation beyond repute| CF | has a reputation beyond repute
| CF | - MSN üzeri Mesaj gönder
88 Cennet Ve Cehennem

CENNET VE CEHENNEM
Şüphesiz ki, kıyamette yollar ayrılacak insanların bir grubu Cennet’e, diğer bir grubu da Cehennem’e gidecek cennet ve cehennem yaratılmış olup şu anda mevcutturlar. Hazreti Adem cennetten kovulmuş, Kur’an’daki (viddet lil kafirin - kafirler için hazırlandı” veya “muttakiler için hazırlandı” gibi lafızlar Cennet ve Cehennem’in halihazırda mevcut olduğunu gösterir. Bu noktada mirac hadisinin de ayrı bir yeri vardır.
“Cennette yüz derece vardır. Her derecenin arası sema ile arzın arası gibidir. Firdevs en yüksek derecedir. Onda dört cennetin nehirleri fışkırır. (Firdevsin) üstünde de Rahman’ın arşı bulunur. Allah’tan isterken firdevsi isteyiniz.” (Tirmizi-2533)
Cennetin Kapıları:
“Cennette sekiz kapı vardır. Onlardan birine reyyan denilir. Oruçlulardan başkası giremez.” (Buhari-2084, Müslim-1152)
Ahmet bin Hanbel, Muaz bin Cebel’den nakleder: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Cennetin anahtarı Allah’tan başka ilah olmadığına şehadet etmektir.” buyuruyor.
Gölgeler:
Sıcağın alnında yanan bir kişi için rahatlığı ne ile anlatabilirsiniz? Ona serin bir gölgelikten bahsedersiniz. Şöyle yüksek bir yerde rüzgarın hafif estiği söğüt ağacının altı gibi kutuplarda titreyen bir müslümana serin bir yerden bahsetsen belki dinlemez bile. Rahmetin lapa lapa kar gibi yağdığını bahsetseniz, bizler için bir anlamı olabilir ama Afrika’da yaşayanlara rahmet sağanak halde inen bir yağmur gibi anlatılırsa kulaklar kabarır.
“Önceki resullerden sana bahsettiklerimiz olduğu gibi, bahsetmediklerimizde oldu.” (Nisa, 164)
Kur’an’da bahseden 25 Peygaberden önce de Peygamberler indi. Çin’e, Endenozya’ya, uzaklardaki bir adaya gidip görülme imkanı bulunmayan ülkelerdeki Peygamberlerden bahsetmek, belki dinleyenler için bir ütopyadan ileri gitmeyebilirdi. Ama bir İbrahim (a.s.), İsmail (a.s.), İshak (a.s.), Musa (a.s.), Süleyman (a.s.), Yakub (a.s.)... Ortadoğu’ya gidip bu insanların yaşadıkları yerleri, yaptıkları binaları görmek mümkün. Muhatabımıza anlatılan şeylerin umumun ve onun aklına uygun olması, aklından uzak olsa da diğer gerçeklerin varlığı onu inanmaya itecektir.
Bizler, Türkçe’de güzel ve iri gözü temsil için “sıpa gözlü” tabirini kullanırız. Belki de adada yaşayıp balıkçılıkla geçinen bir toplum için “uskumru gibi bir göz” makbuldur velhasıl...
Hadislerde: “Hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın duymadığı ve hiçbir kalbin (aklın)de tasavvur edemeyeceği” bir cennet insanlara anlatılır. Belki de cennette ifade edilen külgeler, meyveler, ırmaklar ve huriler bizlerin bu dünyadaki zevk anlayışımız bunlar olduğu için temsil edilmiştir.
Evet cennet vardır.
Evet ırmaklar, külgeler, huriler vardır, ama biz bunların keyfiyetini idrak edemeyiz. Bekleyip göreceğiz inşaallah.
“Kimin kalbinde zerre kadar iman varsa cennete girecektir.” (Buhari-ilim)
Şu kesindir ki: “Razı oldunuz mu (kullarım)?” diye sual buyurunca, cennet ehli: “Hiçbir yarattığına vermediğin şeyleri bize verdin. Bizlere ne oluyor da razı olmayalım.” diyecekler. (Buhari-6183, Müslim-2829)
Cennet ehli yiyecek, içecek ama tuvalet ihtiyacı olmayacak. Bunlar misk kokusu gibi bir koku ile vücuttan çıkacak. Cennet, güzel hurilerinden tek bir tanesi yeryüzüne indirilse yer ve sema onun ışığıyla aydınlanıp, onun güzel kokusuyla dolacak (Buhari ve Müslim). Unutmayın ne kadar güzel düşünürseniz düşünün, hiç bir kalp onu tasavvur edemeyecek.
Yedi adet (kat) cennet vardır. Firdevs, Adn, Huld, Naim, Me’va, Darusselam, Darulcelal. Bazıları ise dört tane olduğunu, bazısının bazısına bağlantısı olduğunu söyledi. Emekli ve ihtiyarların cennete giremeyeceğini de unutmayalım. Çünkü kaç yaşında olursanız olun orada otuz yaş civarında, güzel, has, parlak bir cemalde olacağız.
Hepimizi Alacak mı?
Geçmiş insanlara nazaran kıyamete daha yakın olduğumuzu, şu zamanlarda insan, çevresindeki İslam düşmanlarına bakıp, “cehennem bunlar ve bunlardan önceki Firavunlar, Nemrutlar ve ateşe lâyık olan herkes cehenneme sığacak mı” diye düşünürken, Hazreti Allah cehenneme sorar: “Doldun mu?” (helimtele’ti). Cehennem cevaben: “Daha var mı ya Rab?” (hel min mezid) diyecek.
Mustazaflar, üzülmeyiniz cehennem pek geniş.
Ateş:
Dünya ateşi gibi bir ateş değil. Bin sene kızartılmış, bin sene beyazlamış ve bin sene de kararmış bir ateş (hadislerdeki tabir). Kafiri sıkıca saracak bir azap. Allah’ın, zalimi zulmuyle bırakması makul müdür?
Buhari, Müslim ve Tirmizi rivayetinde Numan bin Beşir Efendimizden şöyle duyduğunu söyler:
“Kıyamet gününde ateş ehlinden bir insan için en hafif azap topuklarına konan ufak bir parça ateşten dolayı beyninin kanaması.” İçecek olan irin, kan vesair şeylerden bahsetmeye tahammülüm kalmadı.
Cebinde taşıdığı çakmakla bir haram gördüğünde elinin altına tutup pek de sıcakmış diye haramdan imtina eden akıllı insanlar gördüm. İnsan bütün ciddiyetiyle kendini haramlardan muhafaza etmeye çalışmalıdır. Zira bu işin şakası yok.
Ölen Çocuklar:
Müslümanların büluğa ermeden ölen çocuklarının cennete gireceği, cehennemi görmeyeceği söylenilir. Zirâ onlar mükellef değildirler. Kafirlerin büluğa ermeden ölen çocukları konusunda ise uzun tartışmalar olmutur. En iyi hüküm veren ise Hazreti Allah’tır.
Arş:
Büyük bir cisimdir ve Allah’ın yaratması ile var olmuştur. Üzerine oturmak için yaratılmamıştır. “Ve o arşı azimin de rabbidir.” Keyfiyetini en iyi yaratan bilir.
Kürsü:
Büyük bir cisimdir. Ama arş kadar büyük değildir. Kürsi de üzerine oturulmak için yaratılmamıştır. Keyfiyetini en iyi Yaratan bilir.
Kalem:
Allah’ın yarattığı diğer bir cisimdir. İbni Abbas (Allah ondan razı olsun) der ki: “Allah ilk önce kalemi yaratmış ve ‘yaz’ demiştir. ‘Ne yazayım’ sorusuna ‘kaderi yaz’ denilmiş ve kalem kıyamete kadar olacak şeyleri yazmıştır.” “Nun, kaleme ve yazdıklarına yemin olsun.”



CEHENNEM

Derin kuyu, ahirette kâfir ve günahkâr kimselerin azap Cekecekleri ceza yeri. Kur'an-ı Kerîm'de inanan ve güzel amel işleyen kimselere Cennet* vadedildiği gibi (el-Kehf 18/107); kâfir ve günahkâr kimselere de Cehennem vâdedilmiştir. Kâfir, münâfık ve müşrikler Cehennem'de ebedî kalırlar, orada ölmezler ve azabları hafifletilmez. Tövbe etmeden günahkâr olarak ölen ve Allah'ın kendilerini affetmediği mü'minler ise Cehennem'de ebedî kalmazlar. Kendilerine günahları kadar azap edilir. Sonra oradan kurtulup Cennet'e girerler ve orada ebedî kalırlar. (Alâuddin Âbidîn, el-Hediyetü'l-Alâiyye, 468).
Allah Cehennem'i diğer yaratıklardan önce yaratmıştır ve şu anda mevcuttur, yok olmayacaktır. Nitekim şu ayet bu durumu gayet açık ifade eder:
"Artık o ateşten sakının ki, onun tutuşturucu odun (kâfir) insanlarla taşlardır. O (ateş) kâfirler için hazırlanmıştır. " (el-Bakara, 2/24) "Kâfirler için hazırlanan ateşten korkun. " (Âli İmrân, 3/131).
Enes b. Mâlik'ten rivâyet olunan bir hadiste de Peygamber Efendimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuşlardır: "Demin Cennet ile Cehennem şu duvarın yüzünde bana arz olundu. " (Tecrid-i Sarih Terceme ve Şerhi, II, 483).
Ateş, insan cismine çok büyük acı ve ızdırap verdiği için ahirette kâfir ve münâfıkların cezası ateşle verilecektir. Böylelikle Cehennem, Allah'nı tutuşturulmuş ateşinin ismidir (Râğıb el-İsfahani, el-Müfredat, I02).
İşte Cehennem'in en açık vasfı ateş olduğu için bazen, Cehennem yerine ateş manasına "nâr" kullanılır: "Şüplıesiz ki münâfıklar nâr (Cehenneın)'ın en aşağı tabakasındadırlar. " (en-Nisâ, 4/145).
Kur'an-ı Kerîm'de Cehennem'in yedi kapısının olduğu belirtilmektedir.
"Cehennemin yedi kapısı olup, her kapıdan onların girecekleri ayrılmış bir kısım vardır. " (el-Hicr, 15/44). Bu ayet iki şekilde tefsîr edilmiştir:
a- Cehenneme girecekler çok olduğu için;
b- Cezalandırma azgınlığın çeşit ve derecelerine göre olacağı için Cehennem'in yedi kapısı veya tabakası vardır. Bu kapı veya tabakalar şunlardır:
1- Cehennem; yukarıda söz konusu edildiği şekilde Kur'an-ı Kerîm'in yetmişyedi ayetinde geçmektedir.
2- Lâzâ (alevli ateş): "Hayrı' (Allah onu azabdan kurtarmaz) Çünkü o Cehenneın alevli bir ateştir" (el-Meâric, 70/15).
3- Saîr (pılgın ateş): "O şeytanlara (ahirette) çılgın ateş azabı hazırladık. " (el-Mülk, 67/5). Ayrıca on beş ayette daha bu isimle geçmektedir. (22/4; 31/21; 34/12 vs.)
4- Sakar (kırmızı ateş): "Hem ey Rasûlüm bilir misin, nedir o sakar (Cehennem). " (el-Müddessir, 14/27)
5- Hâviye (uçurum): "O, kızgın bir ateştir " (el-Kâria, 101/9-11).
6-Hutame (kalbleri saran ateşli kaygı): "Şüphesiz o, Hutame ye (ateşe) atılacaktır." (Hümeze, 104/4).
7- Cahim (yanan kızgın ateş):
"Küfredenler ve ayetlerimizi yalanlayanlara gelince, işte onlar Cahim'in yarânıdırlar. " (el-Mâide, 5/10).
Cehennem'de görülecek azabın miktar, şiddet ve şekillerini ancak Allah ve Rasûlü'nün bizlere bildirmesiyle ve bildirdikleri kadarıyla bilebiliriz. Kur'an-ı Kerîm'de belirtildiğine göre;
a- Cehennem kâfirleri çepeçevre kuşatır: "Cehennem inkâr edenleri şüphesiz çepeçevre kuşatacaktır. " (el-Tevbe, 9/49).
b- Cehennem ateşi sönmez: "Biz sapık kimseleri kıyamet günü yüzü koyun, körler, dilsizler ve sağırlar olarak haşrederiz. Varacakları yer Cehennem'dir. Onun ateşi ne zaman sönmeye yüz tutsa hemen alevini artırırz. " (İsrâ, 17/97).
c- Cehennem dolmak bilmez: "O,gün Cehennem'e: "doldun mu?"deriz. O! " Daha var mı?" der. " (Kaf, 50/30).
d- Kaynarken çıkardığı ses: "Rablerini inkâr eden kimseler için Cehennem azabı vardır. Ne kötü bir dönüştür. Oraya atıldıkları zaman onun kaynarken çıkardığı uğultuyu işitirler. Nerede ise öfkesinden çatlayacak gibi olur. İçine her bir topluluğun atılmasında bekçileri onlara: "size bir uyarıcı gelmemiş miydi" diye sorarlar. Onlar evet, doğrusu bize bir uyarırı geldi; fakat biz yalanladık ve Allah hiç bir şey indirmemiştir, siz büyük bir sapıklık içerisindesiniz, demiştik " derler. " (el-Mülk, 67/6-9).
e- "Ateş onların yüzlerini yalar, dişleri sırıtıp kalır. " (el-Mü'minün, 23/104).
f- "Boyunlarında halkalar ve zincirler olarak kaynar suya sürülür, sonra ateşte yakılırlar. " (el-Mü'min, 40/70-72).
g- İnkâr edenlere ateşten elbiseler kesilmiştir-. Başlarına kaynar su dökülür de bununla karınlarındakiler ve derileri eritilir. Demir topuzlar da onlar içindir. Orada uğradıkları gamdan ne zaman çıkmak isteseler, her defasında oraya geri çevrilirler. Ve kendilerine "yakıcı azabı tadın"denir. (el-Hâcc, 22/19-22).
h- Derileri yandıkça azabı tatmaları için yeniden başka derilerle değiştirilir. (en-Nisâ, 4/56).
i- Ölümü isterler fakat azabları devamlıdır, ölmezler. (bk. 43/74-77; 35/36).
Hz. Peygamber'in ifadesine göre:
"Cehennem ateşi (miktarca ve sayıca) dünya ateşleri üzerine altmış dokuz derece fazla kılınmıştır. Bunlardan her birinin harareti bütün dünya ateşinin harareti gibidir. " (Tecrîd-i Sârih Tercüme ve Şerhi, IX, 50).
Kur'an-ı Kerîm, Cehennem ehlinin çekeceği azap ve yiyecekleri hakkında da bir takım tasvir ve izahlarda bulunur: "(Nasıl) ağırlanmak için bu (nimet) mi hayırlı yoksa zakkum ağacı mı? Biz onu zalimler için bir fitne (sınama vesilesi veya azap) kıldık. O, Cehennem'in dibinde çıkan bir ağaçtır. Tomurcukları şeytanların başları gibidir. Onlar ondan yiyecekler ve karınlarını onunla dolduracaklar. Sonra onların, bunun üzerine kaynar su karıştırılmış bir içkileri vardır. (Yedikleri zakkum, boğazlarını yakar) Yanan boğazlarını dindirmek için içecek bir şey ararlar. Ama kaynar su katılmış kusuntu ve irinden başka içecek bulamazlar." (Sâffat, 37/62/67). "O ayetlerimizi inkâr edenleri yakında bir ateşe sokacağız, (öyle ki) derileri piştikçe azabı tatsınlar diye onlara başka deriler vereceğiz! Şüphesiz Allah daima üstün ve hikmet sahibidir." (en-Nisâ, 4/56).
Cezalar, işlenen suçlar cinsinden olacaktır. Dilleriyle suç işleyenlerin cezaları dillerine; elleriyle günah işleyenlerin cezaları ellerine vs. tatbik edilecektir.
Cehennem'in yakacağı hakkında da Kur'an'da bilgi verilmekte ve şöyle denilmektedir: "Ey inananlar, kendinizi ve ailenizi bir ateşten koruyun ki, onun yakıtı insanlar ve taşlardır. " (et-Tahrîm, 66/6).
Kur'an'da Cennet ehli ile Cehennem ehli arasında konuşmalar yapılacağı da belirtilerek bu konuşmalardan nakiller yapılmaktadır: "O gün münâfık erkekler ve münâfık kadınlar (sür'atle Cennet'e girmekte olan) müminlere derler ki: "(Ne olur) bize bakın da sizin nurunuzdan alalım." Onlara: "Arkanıza dönün de nur arayın!" denilir (Kendileriyle alay eden bu ses, onlara diyor ki: Arkada kalan dünyaya dönün nur orada aranır. Nurun kaynağı, dünyada yapılan işlerdir. Böyle denilir ve müminlerle münafıkların) aralarına kapılı bir sur çekilir ki, onun içinde rahmet vardır. Dış yönünde de azap. (Münafıklar), onlara seslenirler: "Biz de sizinle beraber değil miydik" Müminler derler ki: "Evet ama, siz kendi canlarınıza kötülük ettiniz. (İnananların başlarına felaket gelmesini) gözlediniz. Şüphe ettiniz, kuruntular sizi aldattı. Allah'ın emri (olan ölüm) gelinceye kadar (böyle hareket ettiniz). O çok aldatıcı (şeytan) sizi Allah hakkında aldattı. " (el-Hadîd, 57/13-14). Başka bir yerde de şöyle anlatılır:
"Cennet halkı, ateş halkına seslendi: Rabbimiz'in bize vadettiğini biz gerçek bulduk. Siz de Rabbiniz'in size vadettiğini gerçek buldunuz mu? (Onlar da): Evet dediler ve aralarında bir ünleyici: Allah'ın lâneti zalimlerin üzerine olsun! diye ünledi." (el-Â 'raf, 7/44-45).
İnsanın eğitimi ve iyi davranışlara yönlendirilmesi açısından Cennet ve Cehennem inancının dünya hayatına etkileri açıktır. Kişi, gizli ve açık yaptığı her şeyin karşılığını, bulacağını ve Cehennem'deki cezânın dehşetini hatırladığında, elbette hareketlerine çeki düzen verme ihtiyacını duyacaktır.
Ağaçlı bahçe; yeşillikleri bol bostan; sık dal ve yaprakları ile yeri gölgelendiren hurmalık ve bağlık.
Peygamberlerin davetine uyarak iman edip, dünya ve ahirete ait işleri, kulluk vazifelerini elden geldiği kadar güzel bir şekilde yapan temiz ve müttakî kişiler için hazırlanmış bir huzur ve saadet yurdudur. Kısaca ahiretteki nimetler yurdunun adıdır. Çoğulu Cinân ve Cennât'tır.
Kur'an-ı Kerîm ve hadis-i şeriflerde Cennet, çeşitli şekillerde tasvir edilmiştir. Bilhassa Kur'an-ı Kerîm'de ağaçları altından ırmaklar akan Cennetler şeklinde anlatılmaktadır:
"Cennet takva sahiplerine, uzak olmayarak yaklaştırılmıştır. İşte size va'dolunan, gördüğünüz şu Cennet'tir ki, O, Allah'ın taatına dönen onun (hudud ve ahkâmına) riayet eden çok esirgeyici Allah'a bütün samimiyetiyle gıyâben saygı gösteren, hakkın taatına yönelmiş bir kalble gelen kimselere aittir. " (Kâf, 50/31-33).
"Tövbe edenler, iyi amel ve harekette bulunanlar öyle değil. Çünkü bunlar hiç bir şeyle haksızlığa uğratılmayarak Cennet'e, çok esirgeyici Allah'ın kullarına gıyâben va'd buyurduğu Adn Cennet'lerine gireceklerdir. Onun vadi şüphesiz yerini bulacaktır. Orada selâmdan başka boş bir söz işitmeyeceklerdir. Orada sabah, akşam rızıkları da ayaklarına gelecektir. O, öyle Cennet'tir ki biz ona kullarımızdan gerçekten müttakî olanları vâris kılacağız. " (Meryem, 18/60-63).
Cennet, bu dünyada yapılan iyiliklerin ahirette Allah tarafından verilen karşılığıdır. Kur'an'da Cenâb-ı Allah şöyle buyurmaktadır:
"Adn Cennetleri vardır ki altlarından ırmaklar akar. Onlar orada ebedî kalıcıdırlar. İşte günahlardan temizlenenlerin mükâfatı." (Tâhâ, 20/76).
Kur'an'da Cennet'in niteliklerinden bazılarına şu şekilde değinilir:
1- Altlarından ırmaklar akan, birbiri üzerine bina edilmiş yüksek köşkler (ez-Zümer, 39/20), güzel meskenler (et-Tevbe, 9/72)
2- Türlü ağaç ve meyvalara, akar kaynaklara, görünüş ve kokusu güzel, isteyenlerin yanına kadar sarktığından koparılması kolay, türlü bol meyvelere sahip (er-Rahmân, 55/58-54)
3- Gönlün çekeceği her türlü yemek ve etler, türlü kokulu içecekler, temiz şaraplar ve çeşit çeşit tükenmez nimetleri içeren bir mekân.
"Onlara Cennet'te bir meyve, içlerinin çekeceği bir et verdik (vereceğiz)" (et-Tûr, 52/21).
"Canların isteyeceği ve gözlerin hoşlanacağı ne varsa, hepsi oradadır. Siz de orada devamlı olarak kalacaksınız. İşte bu, sizin çalıştığınız ameller sebebiyle mirasçı kılındığınız Cennet'tir. Sizin için orada çok meyveler vardır, onlardan yiyeceksiniz." (ez-Zuhruf 43/71-73).
"Cennet şarabından (dünya Şarabı gibi) mide ızdırabı yoktur" (Saffât, 37/47).
4- Cennet'te hayat sonsuzdur, kin yoktur, boş lâf ve günah'a sokacak söz işitilmiş. "Biz o Cennetliklerin kalblerindeki kinleri çıkarır atarız. Hepsi kardeşler olarak tahtlar üzerinde karşı karşıya otururlar. Orada kendilerine hiç bir zahmet dokunmaz ve onlar oradan çıkarılacak da değillerdir" (el-Hicr, 15/47-48).
"Onlar Cennet'te ne bir boş laf işitirler ne de bir hezeyan. Ancak bir söz işitirler: Selâm.. (birbirleriyle selâmlaşır dururlar)." (el-Vâkıa, 56/25-26).
5- Cennet nimetleri insan hayalinin erişemeyeceği güzelliktedir. Cennet'i aslında dünya ölçüleriyle tarif etmek mümkün değildir. Bununla beraber Cennet'teki eşsiz nimet ve saltanatı anlayabilmemiz için Allah Teâlâ onu bize şu şekilde tasvir etmiştir:
"İşte bu yüzden Allah onları o günün fenâlığından esirger. (Yüzlerine) parlaklık, (gönüllerine) sevinç verir. Sabretmelerine karşılık onlara Cennet'i ve oradaki ipekleri lütfeder. Orada koltuklara kurulmuş olarak bulunurlar. Ne yakıcı sıcak görürler orada, ne de dondurucu soğuk. Ağaçlarının gölgeleri üzerlerine sarkar; kolayca koparılabilen meyveleri istifadelerine sunulur. Yanlarında gümüş kaplar ve billür kaselerle, gümüşî beyazlıkta (billûr gibi) şeffâf kupalarla dolaşılır ki (Cennet sakinleri bunlara dolduracakları Cennet şarabını Cennet'teki insanların iştahları) ölçüsünde tavin ve takdir ederler. Onlara orada bir kâseden içirilir ki karışımında zencefil vardır. (Bu şarap) orada bir pınardandır ki adına Selsebil denir. Cennettekilerin etrafında öyle ölümsüz genç nedenler dolaşır ki, onları gördüğünde kendilerini etrafa saçılıp dağılmış inciler sanırsın. Ne yana bakarsan bak, (yığınla) nimet ve ulu bir saltanat görürsün. Üzerlerinde ince yeşil ipekli, parlak atlastan elbiseler vardır. Gümüş bilezikler takınmışlardır. Rableri onlara tertemiz içecekler içirir. Onlara: "İşte bu sizin işlediklerinizin karşılığıdır, çalışmalarınız şükre değer" denir. " (el-İnsan, 76/11-22).
Cennet'in tasviri konusunda söylenecek son söz şu kudsî hadis*in ifade ettiği durumdur: Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: Cenâb-ı Hak buyuruyor ki: "Salih kullanım için ben, Cennet'te hiç bir gözün görmediği hiç bir kulağın işitmediği ve hiç bir insan gönlünün hatırlamadığı bir takım nimetler hazırladım." (et-Tâc, el-Câmiu li'l-Usül, fî ahâdisi'r-Rasul, V, 402).
Başka bir hadislerinde de, Rasûlullah (s.a.s.) Cennet'in gümüş ve âltın kerpiçten yapıldığını, harcının misk, taşlarının inci ve yakut olduğunu, oraya girenlerin bolluk ve refâh içinde, üzüntüsüz ve kedersiz yaşayacağını ebedî kalacaklarını, ölmeyeceklerini, elbiselerinin eskimeyeceğini ve gençliklerinin yok olmayacağını ifade eder (et-Tâc, aynı yer).
Ehl-i Sünnet inancına göre mü'minler Cennet'te Allah'ı görecekler, bu onlar için en büyük nimet olacaktır. Buna "Rü'yetullah*" denir. Bu hususta Kur'ân-ı Kerîm'de: "O gün Rablerine bakan ter-ü tâze (ışık saçan) yüzler vardır. " (el-Kryame, 75/22-23) buyrulur. Rasûlullah da bir hadislerinde şöyle buyurur: "Siz gerçekten tıpkı şu ayı gördüğünüz gibi, Rabbinizi gözle (açıkça) göreceksiniz. Onu görmekte haksızlığa uğramıyacak, izdihâma düşmeyeceksiniz. " (Buhârî, Mevâkıt 16, 26). Suheyb (r.a.)'ın rivayetine göre Peygamber (s.a.s.): "iyi iş ve güzel amel işleyenlere daha güzel karşılık ve bir de ziyâde (Allah'ı görmek) vardır. " (Yunus, 10/26), ayetini okuduktan sonra şöyle buyurdu: "Cennetlikler Cennet'e girdiği zaman Allah (c. c.) şöyle buyuracak: " Size daha da vermemi istediğiniz bir şey var mı?" Cennetlikler de Şöyle derler: "Yüzlerimizi ak çıkarmadın mı, bizi Cennet'e koymadın mı, bizi Cehennem'den kurtarmadın mı? (o yeter)." Rasûlullah sözlerine devam buyurarak: "Cenâb-ı Hak perdeyi kaldırır, Cennetliklere artık Rablerine bakmaktan daha sevimli gelecek hiç bir şey verilmiş olmaz. " (Müslim'in rivayeti, et-Tâc, V, 423).
Müminlerin Allah'ü Teâlâ'yı Cennet'te görmeleri, herhangi bir yön, yer ve şekilden uzak olarak vukû bulacaktır. Bunun keyfiyeti bizce meçhuldür. "Allah bilir" deriz. Kur'an ve Sünnet'te bildirildiği için kesinlikle böyle inanırız. Ehl-i Sünnet inancına göre, Cennet halen vardır, yaratılmıştır, hazırlanmıştır. Nitekim şu ayet bunu açıkça ifade eder: "Rabbinizin mağfiretine ve eni göklerle yer kadar olan Cennet'e koşun. O Cennet takva sâhipleri için hazırlanmıştır. " (Âli İmrân, 3/133).
Enes b. Mâlik (r.a.)'den rivayet olunan bir hadiste de Peygamber Efendimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuşlardır:
"Demincek Cennet ile Cehennem şu duvarın yüzünde bana arz olundu. " (Tecrid-i Sarih Terceme ve Şerhi, II, 483).
Başka bir hadislerinde şöyle buyururlar: "Cennet bana yaklaştı, (yaklaştı), o kadar ki, eğer cür'et edeydim salkımlarından bir tânesini (alıp) size getirebilecektim. " (Aynı eser, II, 713).
Bu hadislerden de anlaşılacağı gibi, Cennet yaratılmış olup hâlen mevcuttur.
Cennetlikler: Kur'an ve Sünnet'te ifade buyrulduğuna göre, peygamberlerin davetine uyup iman eden ve amel-i sâlih işleyen kimseler Cennet'e gireceklerdir. Bu kimseler Cennetliktir. Esasen Allah'a ve insanlara karşı görevlerini yerine getirmekle insan daha dünyada iken manevî bir huzura kavuşur, maddî refah sağlanır ama tam manasıyla huzur ve kardeşlik Cennet'te gerçekleşir: "Takva sahipleri, elbette Cennet'lerde ve pınarlardadırlar. Girin oraya selâmetle, emin olarak. Biz, O Cennetliklerin kalblerindeki kinleri çıkarır atarız. Hepsi kardeşler olarak tahtlar üzerinde karşı karşıya otururlar. Orada kendilerine hiç bir zahmet dokunmaz ve onlar oradan çıkarılacak da değiller. " (el-Hicr, 15/45-48).
Kur'an-ı Kerîm namazını eksiksiz kılanların, malından bir kısmını yoksullara ayıranların, ceza-hüküm gününe inananların, Allah'ın gazabından korkanların, ırzlarına sahip olanların, sözlerine ve emânete sadık kalanların, doğru şahitlikte bulunanların Cennete gireceklerini bildirmektedir. (el-Meâric, 70/23, 24, 25, 26, 27, 29, 33). Ayrıca Cenâb-ı Hakk'ın rızasını dileyerek sabredenlere (er-Ra'd, 13/20, 21, 22, 23); şükredenlere (el-Ahkâf, 35/15-16) yürekten tövbe edenlere (et-Tahrim, 66/8); Allah yolunda canını feda eden şehitler (el-Bakara, 2/154) ve Allah'a yönelmiş bir kalble idealize olmuş müslümanlara "Allah'ın ölçüsünde Allah'a yönelenlere" (Kaf, 50/31-34) içinde ebedî kalınacak Cennet'e girecekleri yüce Rabbimiz tarafından müjdelenmiştir.
Cennetliklerin hallerini dile getiren Kur'an ayetlerinden bazılarında şöyle buyrulur:
"İman edip sâlih amel işleyen kimseleri, Rableri, imanları sebebiyle, ağaçları altından ırmaklar akan, nimeti bol Cennetler'e hidâyet buyurur. Bunların, Cennet'te duâları: Allah'ım, seni tesbih ve tenzih ederiz. sözüdür ve aralarındaki dilekleri de hep selâmdır. Duâlarının sonu ise; "Bütün hamdler, âlemlerin Rabbine mahsustur." gerçeğidir" (Yunus, 10/9-10).
"Kim de O'na bir mümin olarak sâlih ameller işlemiş olduğu halde varırsa, işte onlara en yüksek dereceler var. "
" Adn Cennetleri vardır ki, (ağaçları) altından nehirler akar, orada ebedî kalacaklar. İşte böyle Cennetler' de ebedî kalış, küfür ve isyandan temizlenenlerin mükâfatıdır" (Tâhâ, 20/75-76).
"İmran b. Husayn (r.a.)'dan rivayete göre Hz. Peygamber (s.a.s.) Cennet ehlinin çoğunun fakirler olduğunu ifade buyurmuşlardır (Tecrid-i Sarih Tercemesi, IX, 40). Hadis yorumcuları bunu şöyle açıklarlar. Bir çok kötülükleri insana mal işletir. Çoğu insan mal yüzünden azar. Onun için maldan mahrum fakirler çoğunluğu oluşturduğundan bunların Cennet ehlinin çoğunluğunu teşkil etmesi de olağandır.
Cennet'e ilk giren bir cemâatin yüzleri ayın ondördüncü gecesindeki gibi berraktır. Onlardan sonra girenler de en keskin ışık yayan yıldızlar gibidir. Hz. Muhammed (s.a.s.)'in ümmetinden yetmiş bin, yahut yediyüz bin kişi hesap ve ikap görmeksizin ilk olarak Cennet'e girecektir. (Tecrid-i Sarih Tercemesi, IV, 41-43).
Hadislerden öğrendiğimize göre (Tecrid-i Sarih Tercemesi, II, 845). Cennete en son girecek kimseye, bu dünya kadar, bu dünyanın on misli kadar Cennet verilecektir. Çeşitli rivayetlerle sabittir ki, son sözü Kelimei Tevhîd olan kimsenin mükâfatı Cennet'tir (Tecrid-i Sarih Tercemesi, IV, 264-275). Bu durumu hadisçiler şöyle yorumlarlar: Lâ ilâhe illallah, Cennet'in anahtarıdır, ancak bu anahtarın dişleri vardır, onlarda ilâhi emirlere bağlı olmak itaat ve ibadet etmektir. Bir de "Lâ ilâhe illallah" demekle, birinin müslümanlığına hükmedilmez, "Muhammedün Rasûlullah" (Muhammed Allah'ın peygamberidir) sözünü de eklemesi gerekir. Hatta İslâm dininden başka bütün dinlerden uzak olması icab eder. Bu inançta olan kimse, ehl-i kebâir (büyük günah işleyen) de olsa, günahı kadar Cehennem'de ceza gördükten sonra Cennet'e girecektir. Nitekim Muaz b. Cebel (r.a.)'ın Hz. Peygamber (s.a.s.)'den rivayet ettiği şu hadis meseleyi açıklığa kavuşturur:
"-Hiç bir kimse yoktur ki, kalben tasdik ederek Allah'dan başka ilâh olmadığına ve Muhammed (s.a.s.)'in, Allah'ın kulu ve resûlü olduğuna Şehadet etsin de, Allah ona Cehennem'i haram etmiş olmasın (herhalde harâm eder)" (Tecrîd-i Sarîh Tercemesi, IV 271).
Ehl-i Sünnet ve'l-Cemâat inancına göre, "Lâ ilâhe illallah, Muhammedün Rasûlullah" diyen ve bunun gereğince iman edip salih amel işleyen her kimse Allah'ın izniyle mutlaka Cennet'e girecektir. Cennetlikler, hastalık, sakatlık, ihtiyarlık, huysuzluk vs. hallerden uzak olarak yaşayacaklardır.
Cennet Tabakaları: İbn Abbâs (r.a.)'dan gelen bir rivayette, Cennetin yedi tabakası olduğu haber verilmektedir. Bunlar, Firdevs, Adn Cennet'i, Nâim Cennet'i, Daru'l-Huld, Me'va Cennet'i, Daru's-Selâm ve İlliyyûn'dur. Bu tabakalardan her birinde, müminlerin yaptıkları iyi işler karşılığında girecekleri veya yükselecekleri derece veya mertebeler vardır (el-Beydâvî, Envâru't-Tenzîl, Beyrut (t.y.), I, 119). Bunlar:
1-Cennetü'n-Nâim: "Beni Cennetü'n-Nâim'in varislerinden kıl... " (Şuârâ, 26/85) Ayrıca (bk. el-Mâide, 5/65; et-Tevbe, 9/21; Yunus, 10/9).
2-Cennetü'l-Adn: "Şüphesiz ki, iman edenler ve güzel amel işleyenler yok mu, işte onlar mahlûkatın en hayırlısıdırlar. Onların mükâfâtı Rableri katında And Cennetleridir ki onların altlarından nehirler akar, orada onlar ebedî kalıcıdırlar, Allah onlardan razı olmuştur, onlar da ondan razı olmuşlardır. Bu Rabb'inden korkanlar içindir. " (Beyyine, 98/8, Ayrıca bk. et-Tevbe, 9/72; er-Ra'd, 13/23; en-Nahl, 16/31)
3-Cennetü'l-Firdevs: "Şüphesiz, iman edip güzel amel işleyenler için barınak olarak Firdevs Cennetleri. vardır " (el-Kehf,18/107 ve el-Mü'minun, 23/11).
4-Cennetü'l-Me'vâ: "İman edip güzel amel işleyenlere gelince, onlar için Me'vâ Cennetleri vardır. " (Secde, 32/19 ve En-Necm, 53/15).
5-Dârü's-Selâm: "Halbuki Allah Dârü's-Selâm'a çağırıyor ve O, dilediği kimseleri dosdoğru bir yola hidâyet buyurur. " (Yunus, 10/25 ve el-En'âm, 6/127).
6-Dârü'l-Huld: "O Rab ki, fazlından bizi durulacak yurda (Cennet'e) kondurdu." (Fâtır, 35/35).
Her ne kadar İbn Abbâs Cennet'in tabakalarını yedi ile sınırlandırmışsa da, ayetlerden anlaşıldığına göre, Cennet'in bir çok tabakası vardır. Burada İbn Abbâs'ın haber verdiği ve ayetlerde adları geçen Cennet tabakaları, Cennet'in en yüksek tabakalarıdır. Çünkü bu tabakalarda da bir çok tabaka vardır. Nitekim Allah Teâlâ'nın Nâim Cennetleri veya "Firdevs Cennetleri" şeklindeki çoğul ifade eden ayetleri buna delildir. Ayrıca Ümmü Hârise Hadisinde bu gerçek Hz. Peygamberin dilinden ifade olunmuştur. Ümmü Harise Bedir'de şehit olan çocuğu hakkında Hz. Peygamber'den bilgi almak üzere gelmiş ve ona Rasûlullah bir çok Cennet olduğunu belirterek, çocuğunun da "Firdevs-i Â'lâ'da" olduğunu söylemek suretiyle teselli etmiştir (Mansur Ali Nâsıf, et-Tâcü' el-Câmi' li'l-Usul, fi Ahadisi'r-Rasûl, İstanbul (t.y.), V, 4033).
Nitekim Müslim'in Ebû Sâid el-Hudrî'den rivayet ettiği hadiste de, Allah yolunda cihat edenlerin, cihatları sebebiyle Cennet'te yüz derece yükselecekleri, her derecenin arasının ise, yer ile gök arasındaki mesâfe kadar olduğu, Hz. Peygamber tarafından haber verilmektedir (Müslim, İmâre, 116). Hadiste sözü edilen dereceler konusunda ise şu ihtimaller öne sürülmüştür. Bu dereceleri zahiriyle anlamak mümkündür. Gerçekten söz konusu derecelerin, zahirinden anlaşıldığı üzere, birbirinden daha yüksek menziller (tabakalar) olması muhtemeldir. Buna karşılık, yükseklikten kasdın, Cennet'teki nimetlerin çokluğu, insanın veya bir başka yaratığın hiç aklına bile gelmemiş, gönlünden dahi geçmemiş iyiliklerin büyüklüğü veya çokluğu anlamında olması muhtemeldir. Zira Allah Teâlâ'nın mücâhide lutfettiği iyilik veya cömertlik türleri birbirinden çok farklıdır, birbirinden üstündür. Buna göre, nimetlerin fazilet (üstünlük) konusundaki farklılıkları uzaklık açısından yer ile gök arasındaki mesafe gibidir. Fakat el-Kadî Iyad (544/1149) birinci görüşü tercih etmiştir (en-Nevevi, Şerhu Müslim, Kahire (t.y.), XIII. 28).
Yine Buhârî'nin bir rivayetinde Hz. Peygamber, Allah yolunda savaşan mücâhidler için Cennet'te yüz derece (tabaka) hazırlandığını ve iki derecenin arasının yerle gök arası gibi olduğunu haber vermekte ve sözlerine devamla "Allah'dan istediğiniz zaman Firdevs'i isteyin... Çünkü Firdevs, Cennet'in ortası ve Cennet'in en yükseğidir (...). Firdevs'ten Cennet nehirleri doğar" buyurmaktadır. (Buhârî, Cihad 4)
Aynî, "Firdevs, Cennetin ortasıdır (vasatıdır)." cümlesini, Cennet'in en iyi yeri veya üstünü (efdali) olarak yorumlar ve bu görüşüne "Böylece sizi en hayırlı bir ümmet kıldık" (el-Bakara, 2/143) ayetinde geçen "vesetan" kelimesini delil getirir (el-Aynî, Umdetü'l-Kârî fî Şerhi Sahihi'l-Buhârî, İstanbul 1309, VI, 539). Çeşitli rivayetlerde Firdevs Cenneti'nin güzellikleri dile getirilmiştir. Diğer taraftan hadiste söz konusu edilen Cennet dereceleri arasındaki mesafelerin çeşitli rivayetlere göre "yüz senelik mesafe", "Beş yüz senelik mesafe" şeklinde değiştiğine işaret edelim (el-Aynî, aynı yer).
Bütün bu ayet, hadis ve âlimlerin yorumlarından Cennet'in birçok tabakası olduğu anlaşılmaktadır. Bu tabakalardan bazılarının daha yüce ve nimetlerinin daha güzel veya daha efdal olması sebebiyle isimleri bize bildirilmiştir. Firdevs Cenneti mertebece en yüksek olan Cennet tabakasıdır. (Ayrıca bkz. et-Taberi, Tefsir, Mısır 1954, XVI. 37-8)
CENNET VE CEHENNEM
10-1- KİRAMEN KATİBİN MELEKLERİ
VE MİZAN
Allahû Zülcelâl Hazretleri buyuruyorki;
45/ CASİYE-22: Ve halakallahüssemâvâti vel'arda bilhakkı ve litüczâ küllü nefsin bimâ kesebet ve hüm lâ yuzlemûn.
Allah gökleri ve yeri hak ile yaratmıştır. Her nefse kazandığının karşılığı, mücazat ve mükâfat olarak verilir. Onlara zulüm yapılmaz.
Rabbimizin bir ismi de El Hakk'tır. Hakkı tecelli ettirendir. Hak daima tecellidedir. Bütün nefsler mutlaka yaptıklarının hesabını vererek, sonunda kazandıkları ile ya cennet mükâfatına veya cehennem mücazatına sahip olacaklardır.
21/ ENBİYA-47: Ve neda'ulmevâziynelkısta liveymilkıyâmeti felâ tuzlemü nefsün şey'â ve in kâne miskaâle habbetin min hardelin eteynâ biha, ve kefâ binâ hâsibiyn.
Kıyamet günü adâletli mizanlar (teraziler) kurarız. Hiçbir kimseye hiçbir zulüm yapılmaz. Hardal tanesi kadar bile olsa yapılanı ortaya çıkarırız. Hesap görücü olarak biz kâfiyiz.
Kişi zahiri âlem hayatında kazandığı bütün amellerin hesabını kıyamet gününde Mahkeme-i Kübra'da verecektir. Hakîmlerin hakimi olan Allah'ın huzurunda hiç kimseye haksızlık yapılmaz.

HADİD-25; Lekad erselna rüsülena bilbeyyinati ve enzelna ma'ahümülkitâbe velmiyzâne liyekûmennasü bilkıst.
And olsun ki, mucizelerle (Âyetlerle) Resûllerimizi gönderdik ve onlarla beraber kitabı (Kur'ân'ı) ve mizanı indirdik ki, insanlararasında adaletle hüküm edilsin.
Kitap, her devirde Allah'ın insanlara yol gösterici ve irşad edici olarak gönderdiği tüm emirleri içerir. Mizana gelince, her hayır ve şerr, fiilin herhangi bir kişi tarafından işlenmesi halinde kazandıracağı pozitif ve negatif dereceleri bildiren sistemin adına Allahû Tealâ mizan diyor. Demek ki Rabbimiz her saniye ve daha küçük zaman parçaları içinde yapmamız gereken tüm amelleri âyetlerle Kitapta açıklamıştır. Bu amellerin karşılığı pozitif ve negatif puanlar olarak mizanda mevcuttur. O halde mizanda, kainatta oluşabilecek her amelin karşılığı olan pozitif ve negatif puanların bütünü mevcuttur.
ŞURA-17: Allah-ülleziy enzelelkitâbe bilhakkı vel miyzân ve mâ yüdriyke le'allessâ'ate kariyb.
Mizan ve hak olarak kitabı indiren Allah tır. Ne bilirsin ki belki kıyametin kopması yakındır.
Bu âyetlerden anlaşıldığı gibi zahiri âlem hayatı yaşanırken kazandığımız fiillerin karşılığı hesap gününde bize mükafat veya mücazat olarak veriliyor. Gerçekten Rabbimiz sağ ve sol omuzlarımızda her an amellerimizi ve düşüncelerimizi dahi kaydedecek vazifeli kiramen katibin melekleri tayin etmiş yerleştirmiştir.
İNFİTAR-10,11,12: Ve inne aleyküm lehâfiziyn kirâmen kâtibiyn ya'lemûne mâ tef'alûn.
Şüphesiz üzerinizde bütün ef'alinizi kaydeden kerîm kâtipler (yazıcılar) vardır.
Sağımızdaki melekler bizim sevaplarımızı kronolojik sıra halinde mizandaki karşılıklarıyla birlikte kaydeder ve muhafaza ederler. Solumuzdaki melekler ise günahlarımızı mizandaki karşı gelen rakamlar (derecat) ile birlikte kaydeder ve muhafaza ederler. Eğer sevaplarımız fazla ise film sağda tamamlanacaktır. Mizan da ağır olacaktır.
ARAF-8: Velveznü yevmeizinil hakk, femen sekulet mevaziynühü feülâike hümülmüflühûn.
Kıyamet günü mizanları ağır gelenler kurtulmuştur.
Eğer günahlarımız fazla ise film solda tamamlanacaktır. Mizanımız da hafif olacaktır.

ARAF-9: Ve men haffet mevaizinühu feulâikelleziyne hasirû enfüsehüm bimâ kânû biâyâtina yazlimûn.
Kimin de tartıları hafif gelirse işte onlarda âyetlerimize zulüm etmeleri sebebi ile nefslerini ziyana ve hüsrana düsürenlerdir.
__________________

Click the image to open in full size.
| CF | is offline | CF | isimli üyenin yazdığı bu Mesajı değerlendirin.   Alıntı ile Cevapla
 

Etiketler
cehennem, cennet


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 07:43.


Powered by vBulletin® Version 3.8.5
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.