|
![]() |
#1 |
![]()
KALBİN HAZİNELERİ
Kalbin halleri Yahya b. Muaz (rahmetullahi aleyi) kalbi şöyle anlatır: "Kalp içli bir et parçasıdır. İçi yaratılış cevheri ile doludur. Çevresi teklik bahçesi ile kuşatılmıştır. Altı nurani bir meydandır. ALLAH-u Zülcelal ona her an ve her dem, rahmet ve şefkatle nazar eder. Bu halinde o kalp, ALLAH ve onun zikrinden alıkoyan şeyler arasında döner durur. Bir yandan ALLAH-u Zülcelal'in şefkat ve merhamet bakışı, bir yandan da onu ayırmak isteyen masiva. Asıl saadet, Hakk'ın emirlerini yerine getirmek ve onunla olan ahde vefa göstermektedir. Bu manada gelen şu ayet-i kerime bizi müjdeliyor: "Kim ALLAH kadar ahdini yerine getirebilir? Onları müjdeleyiniz." (9/111) *Hak Saltanatı* Bir büyük zata şöyle sormuşlar: - Bir kalp bozulduktan sonra, o eski haline nasıl getirilebilir? Şu cevabı vermiş: - Hakkın saltanatını oraya kurmakla. Bunun nasıl olabileceği sorulduğunda ise şöyle demiş: - Hakkın zatından gayrı ne varsa oradan çıkıp gidinceye kadar. Sonra, Hak Saltanatı kurulur. *Kalbin işleri *Kalp işleri on derecede toplanır. Şöyle ki: 1. Kalbe gelen hatıralar, 2. İlham yollu, nefse isnat edilen sözler, 3. Himmet, gayret, 4. Fikir, düşünce, 5. İrade, dilek, arzu, 6. Rıza, hoşnutluk, 7. İhtiyar, seçme arzusu, 8. Niyet, 9. Azimet; zor işlere dayanmak, 10. Kasd; bir şeyi hedef tayin edip ona doğru yürümek. Anlatılan bu haller, kalbe yerleşince, duygulara tesir etmeye başlar. Kalpte ne varsa, zahirdeki duygulara sirayet eder. İşte o zaman, kulun içi dışı bir olur. *Kalbin dereceleri* •Bir kimse, ALLAH için olur, kalbine gelen herhangi bir duyguyu ALLAH için harcarsa, kalp hallerinin ilk derecesine varmış sayılır. Ki bu, Hakka yakınlık isteyenlerin yoludur. •Yine bir kimse, kalbe gelen bir isteği, Hak yoluna vermek isterse, Hakka yönelmişlerden olur. •Bir kimse düşünce anında, ALLAH düşüncesini bırakmazsa, seçme kullardan sayılır. •Bir kimse, arzu zamanı yalnız ALLAH'ı isterse, Hak yolculuğunu ve Hakkı istiyor demektir Bir kimse, herhangi bir şey seçileceği zaman, ALLAH için olanı alırsa, müttakiler içine girer. •Bir kimse, kalple olan niyetini, ALLAH için tutarsa, zahidler arasına girir. •Bir kimse, ALLAH için düşüncesini harcarsa, Hakka bağlanmış olanlardan sayılır. •Bir kimse, kastını ALLAH için kılarsa, müçtehidler arasına katılır. •Bir kimse, kalbine sahip olarak, dış ameliyle, meşgul olursa, tevhid ehli arasında seçilmiş sayılır. Buna 'abid' tabir edilir. Ama, bilinen abidler gibi değildir. Onlardan çok üstündür. •Bir kimse, kalbini şahsi arzuların kirinden temiz tutarsa, gaflet kirlerinden de pak ederse, şaşkınlık kederlerinden beri kılarsa, ereceğine ermiş sayılır. *"Kalb-i selim" * Bekir b. Abdullah, "O, bize yönelen kalple geldi." (50/33) ayetini tefsir ederken şöyle diyor; O kimsenin kalbi ALLAH'a bağlı olur, bedeni ile gezer. Biri Ebu Abdullah'a: "… kalb-i selim …" (26/89) ayet-i kerimesini sordu. Şu cevabı aldı: "Dünya bağlarından soyunmak, kalbi, Mevla'nın sevgisi ile dolu kılmak, güçlükten ve belalardan şikayet etmemek, takva ve haya perdelerini açmamak…" Bazı büyükler şöyle derler: "Bir kimsenin gönlünde, derin ve ilahi bir sır olmayınca, o kimse kötüdür. İsterse adı, iyi kimseler arasında geçsin. Bir kimse, bütün varlığı, O'nun kudreti ile yürür ve O'nun bakışı ile gider görmezse, kalp işlerine eremez." Ebu'd Derda (ra) şöyle anlatıyor: "ALLAH-u Zülcelal'in bir takım kulları vardır ki, onların kalbi Hak aşkı ile uçar. Onların bu uçuşuna, şimşeklerin hızı, bir misal dahi olamaz." Resulullah (sav) Efendimiz şöyle buyurmuştur: "Ebu Bekir sizi, kıldığı namaz ve tuttuğu oruçla geçmedi. Onun kalbine şu mana yerleşmiştir. ALLAH azı, az olduğu için reddetmez. Çoğu da, çok olduğu için kabul buyurmaz. O, ancak takva sahiplerinin yaptığını kabul buyurur." Bazı büyükler şöyle anlatırlar: "Kalbini her hangi bir makama bağlayanlar, doğruluktan yana nasipsizdirler. Asıl doğru, kalbini makamların sahibine verendir. Bu hal mücerret (saf; katıksız) olacak. ALLAH-u Zülcelal ile ikinci bir varlık bilinmeyecek." Bazı büyükler de şöyle anlatmışlardır: "İşler kalbe yönelirse, beden de rahata kavuşur." Büyük zatlar, işlerini çok ciddi olarak ele alırlar. Bu mana icabı olarak, onlardan bir kısım zatlar da şöyle anlatmışlardır: "Kalbi tam olarak çalışanın içinde ayıklık vardır. Ayık bir kalbin sahibine unutkanlık gelmez." Kalp halini bilenin ve ona göre hareket edenin kalbi sağlam olur. Onda yara bere izi bulunmaz. Görüşleri yerinde olur. Onda sakatlık kalmaz. *Kalp sahibinin özellikleri* Kalp sahibi kovulmuşlardan değil, birliğe erişmişlerdendir. O, daima Hakkı arar, ondan hiçbir şekilde kaçmaz. Hakka yakındır, ondan uzak ve kimsesiz değildir. Aklı ve düşüncesi yerindedir. Asla gafil değildir. Onun iç alemi, semalara baş çekmiştir. O, yeryüzündekilere karışmaz. Mütevazi olur. Herkes onu sever ve yakını olur. Hiç kimse ondan korkup kaçmaz. Sabit Nessac bir konuşmasında şöyle anlattı: "Ben, nice yıllar Kur'an okudum. Bu halimde ALLAH'tan da korkardım. Ama hiçbir şey elde edemedim. Bu arada korkudan geçmeyi düşündüm. Ve, ümitle okumaya başladım. Birkaç yılım da böyle geçti. Fakat yine bir şeyin sahibi olamadım. Bunun üzerine, korkuyu da, ümidi de bıraktım. Yalnız ALLAH için okudum. İşte o zaman, her şeyi buldum. En büyük azizliğe o zaman kavuştum. En büyük mertebeleri o dem buldum." ALLAH-u Zülcelal, geçmişte inzal buyurduğu bazı kitaplarda şöyle buyurmuştur: "Kalpler, kuvvetim ve kudretimle durur. Sevgi hazinelerimdedir. Bir kimseyi sevmek istemezsem, onun beni sevmeye gücü yetmez. Bir kimseyi ben ezelden anmamış olsam, o kimsenin beni anmasına imkan yoktur. Benim kendisini dilememiş olduğumun, beni dilemesine ihtimal dahi verilemez." Şöyle bir güzel hikaye anlatırlar; Bir kimse mescidin çevresinde geziniyordu. Onu bir irfan sahibi gördü: - Ne arıyorsun? Diye sordu. O da: - Tenha bir yer arıyorum, namaz kılacağım. Deyince, irfan sahibi onu şöyle bir süzdü, sonra şöyle dedi: - Kalbinde, ALLAH-u Zülcelal'in zatından başka ne varsa at ve istediğin yerde namazını kıl. Nice büyükler, yaptıkları nefse karşı çetin mücadeleden sonra, şu kanaate varmışlardır; Bir kimse kendisini ALLAH-u Zülcelal'e ne kadar yakın hissediyorsa, ona o kadar yakındır. ALLAH-u Zülcelal bir kulun kalbine baktığı zaman, yabancısını görürse, ona azap eder. Her şeyi, o insanın başına bela kılar. Yahya b. Muaz (r.aleyhi) şöyle anlatıyor: "Kalbi dünyaya verirsen, ziyan olur. Ahirete atarsan erir. Mevla'ya teslim edersen, hoş olur." Sonra şöyle anlattı: "Dünya harap bir yerdir. Onun düzeltilmesine yeltenen kalp ise, ondan daha haraptır. Ahiret mamur bir şehirdir. Onu candan dileyen, imar eder. Onu dileyen kalp ise, mamur sayılır." Devamla şöyle anlattı: "Dünya sahasının ölçümü adımlarla olur. Ahiret sahasının ölçümü ise kalpledir. Nefsin harap olması için kalbin sağlam olması icap eder. Nefsin dirilmesi ise, kalp için bir ölüm sayılır." Gönül ehli zatlardan birine: - Neden konuşmaz oldun? Diye sormuşlar. Önce şöyle demiş: - Konuşuyorum. Kiminle? Diye sorulunca da şöyle demiş: - Gönüllerin Sultanı ile… |
|
![]() |
![]() |
![]() |
Etiketler |
hazineleri, kalbin |
|
|