Geri git   CurcunaForum.Org > Kültür - Sanat - Tarih - Eğitim ve Uzay > Dersler / Ödev > Tarih
Kayıt ol Yardım Topluluk

Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 10-12-2007   #1
Profil
Üye
 
NameLeSS® - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Feb 2007
Bulunduğu yer: NeRdeN NeReye....!
Mesajlar: 3.196
Üye No: 141

Seviye: 44 [♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥]
Canlılık: 0 / 1076
Çekicilik: 1065 / 56982
Tecrübe: 4

Teşekkür

Teşekkürler: 0
0 Mesajina 0 Tesekkür Aldi
Rep
Rep Puanı : 6065
Rep Gücü : 82
İtibar :
NameLeSS® has a reputation beyond reputeNameLeSS® has a reputation beyond reputeNameLeSS® has a reputation beyond reputeNameLeSS® has a reputation beyond reputeNameLeSS® has a reputation beyond reputeNameLeSS® has a reputation beyond reputeNameLeSS® has a reputation beyond reputeNameLeSS® has a reputation beyond reputeNameLeSS® has a reputation beyond reputeNameLeSS® has a reputation beyond reputeNameLeSS® has a reputation beyond reputeNameLeSS® has a reputation beyond reputeNameLeSS® has a reputation beyond reputeNameLeSS® has a reputation beyond reputeNameLeSS® has a reputation beyond reputeNameLeSS® has a reputation beyond repute
NameLeSS® - MSN üzeri Mesaj gönder
19 Istanbullularin Askere Alinmasi

TARİHİN BELLEĞİNE YOLCULUK

Tarih yazmak, tarih yapmak kadar önemlidir. Eğer yazan yapana sadık kalmaz ise hakikatler şüpheli bir şekil alırlar. Böylece de beşeriyetin yolunu değiştirirler. Biz daima hakikati arayan ve onu buldukça ve bulduğumuza kani oldukça, süslemeye cesaret gösteren insanlar olmalıyız. Her şeyden evvel kendi inisiyatifinizi ve de milli süzgecinizi kullanınız çünkü tarihi hadiseler ve müşahedeler, insanlar ve milletler arasında hep milliyetin hakim olduğunu göstermiştir…
M.Kemal ATATÜRK

Tarihin belleğine doğru yolculuğumuza devam ederken, yine tozlu raflarda rastlanan ve yine az bilinen bilgiyi sizlere sunuyorum.

İstanbulluların ilk kez askere alınmaları

Osmanlı devletinde İstanbul doğumlular askere alınmazdı. O yıllarda Anadolu’dan ve ülkenin diğer yerlerinden yerleşmek üzere İstanbul’a gelmek yasak olduğundan şehrin nüfusu belirli bir düzeyde tutulur, İstanbul’da oturanlar devlet dairelerinde çalıştırılarak memur yapılırlar veya saray hizmetine alınırlardı. Gazeteciler devlete yardımcı meslek erbabı sayılır, azınlıklar ise genellikle ticaretle uğraşırlardı.
Bu nedenle ötürü İstanbul’un yerli halkı asker yapılmazdı. Yüzyıllarca süren bu gelenek, ilk kez 1909’da bozuldu ve Sultan Mehmed Reşat’ın tahta çıkış törenlerine katılmak üzere İstanbul doğumlulardan 2500 kişi, askere alınarak bir haftalık eğitimden geçirildi, törenlerden sonra da terhis edildi.
Konu ile ilgili olarak, o dönemin aktüalite dergilerinden “Şehbal” de şöyle bir haber yer alıyordu.
“İstanbulluların askere alınması şimdiye kadar işitilmemiş bir şey olduğu için, İstanbullu erlerin toplu halde resimlerini yayınlamaktan kendimizi alamadık. Tahta çıkış töreni sırasında geçit resmine katılarak sonradan terhis olan askerler, 1883.1884.1885,1886ve1887doğumlulardır. 2500 kadar olan bu askerler, askerlik kanunu gereğince istenildiği zaman tekrar silâhaltına alınabileceklerdir. Terhis töreninde dönemin Harbiye Nazırı(Savunma Bakanı) Mahmud Şevket Paşa konuşma yaparak, askerlik duygu ve davranışlar üzerinde durmuş, Paşa’nın sözleri büyük bir heyecanla dinlenmiştir.”
Osmanlı döneminde devletin başkenti olan dünya kenti dediğimiz İstanbul’a İmparatorluğun her hangi bir yerinden rast gele nüfus göçü olmazdı. Nüfus hareketleri devletin kontrolü altında cereyan ederdi. Onun içindir ki büyük kentler yapılarını ve tarihi dokularını yüzyıllarca bozulmadan korumasını bilmiştir. Bünyelerinde varoşlar dediğimiz kenar ve gecekondu mahalleleri oluşmamıştır. Bu sayede toplumun kültür yapısı günün koşullarına göre sağlam kalmış, o toplumun yarattığı devlet, dünya coğrafyasında siyasi ve ekonomik olarak bir numaralı devlet olmuştur.


Sırbistan’ın Osmanlı’ya büyük hediyesi

Osmanlı tarihinin en büyük veziri olan Sokullu Mehmet Paşa, bildiğiniz gibi Sırp kökenli. Osmanlı’ya birçok devlet adamı kazandırmış olan meşhur Sokoloviç ailesinden geliyor. Gerçek adı Bayo Sokoloviç’tir. Ayrıca İstanbul’da adına bir cami yaptırılan Rüstem Paşa da aynı aileye mensuptur.
Osmanlı idaresinin devşirme sistemi biliniyor ama beni şaşırtan durum bu değil; Bayo Sokoloviç’in sanıldığı gibi çocuk yaşlarda değil, 18 yaşından sonra Osmanlı’ya getirilmiş olması.
Bayo Sokoloviç, Sırbistan’ın Bosna yakınlarında ki Sokollu (Sokoloviç) köyünde doğdu. 18 yaşına kadar inançlı bir Hıristiyan olarak Sırbistan’da yaşıyor ve kilise korosunda Ortodoks ilahileri söylüyor. Beni en çok şaşırtan ve bir o kadar da Osmanlı’ya hayranlığımı artıran konu şudur: 18 yaşına kadar inançları ve dünya görüşü pekişmiş olan bir gencin, o yaştan sonra din ve kültür değiştirerek içine girdiği yeni idarenin en yüksek mevkilerine ulaşması.
19. yüzyılda doğmuş olan milliyetçilik kavramı ile bu büyük gerçeği algılamakta güçlük çekiyor, çünkü ne de olsa biz ulus- devlet çağının çocuklarıyız. Daha önceki yönetim biçimlerini ve o dönemdeki insanların duygularını anlayamıyoruz. Ben bunun nedenini toplumun tarih bilgisinin yeterli olmadığına bağlıyorum.
Yukarıda dediğim gibi bu bilgi ışığında Osmanlı’daki insan değerlendirme sistemi o yüzyıllarda o kadar mükemmel çalışmış ki sonuçları ortada, o küçük belde den çıkan üç kıtaya hükmeden ve dünyanın medeniyet merkezi haline gelen, imparatorluğa dönüşmesini sağlamıştır.
Bayo Sokoloviç’ten biraz daha bahsedelim: Bayo Sokoloviç, Dersaadet’te eğitim görüp yeteneklerini sergiledikten sonra devlet katlarında hızla yükseliyor ve Rumeli Beylerbeyi oluyor. Bu görev, savaşmasını, ordulara komuta etmesini gerektiriyor ama Sokullu adını alan bu genç adamın savaş idare etmekte pekte yetenekli olmadığı anlaşılıyor. Gerçek yeteneğini diplomasi alanında ortaya koyuyor. Hatta bununla ilgili çok etkili bir öyküsü var: Sokullu Mehmet Paşa ( Bayo Sokoloviç) yönetiminde ki Osmanlı ordusu, Balkanlar’da bir kaleyi kuşatmış ama çok şiddetli çarpışmalara rağmen kale direnmeye devam etmiş. Kale komutanı Sokullu’ya bir mektup yollayıp, kış mevsiminin bastırmaya başladığını, bu yüzden muhasarayı kaldırmasını uygun olacağını iletmiş. Tabi bunları kendi dilinde yazmış. Sokullu, mektubu okuyunca gülümsemiş ve çadırına girip bir kağıda, Virgilius’tan Latince dizeler yazmış. “ Eğer bir gün balıklar havada uçar ve kuşlar deniz dibinde yüzerse, bu dediğin olabilir.” Anlamında bir şiirmiş bu.
O kadar ilginç ki bu büyük devlet adamı bütün Avrupa dillerini biliyor, herkesle kendi dilinde yazışıp, konuşuyor. Ayrıca Virgilius’u ezbere bilecek kadar Latin ve dünya edebiyatına vakıf.
Osmanlı kısa zamanda Sokullu’nun gerçekten yetenekli olduğunu kavrıyor ve onu diplomasiye kaydırıyor. Sonrası malum! Üç padişaha Sadrazamlık yapan (Kanuni Sultan Süleyman, Sultan İkinci Selim, Sultan Üçüncü Murat 14 yıl, 3 ay, 17 gün Sadrazamlık görevinde bulundu.) Böylece Osmanlı tarihinin bel kemiği haline geldi.
Maalesef o da yetenekli insanlarımızın çoğu gibi hayatını trajik bir şekilde noktaladı. Bu kadar büyük hizmetlerinin karşılığını bir suikasta kurban giderek ödedi.
Padişah III. Murat’ın eşi Safiye Sultan tarafından tutulan derviş kılığına girmiş bir yeniçeri tarafından hançerlenerek öldürüldü. ( 1506- 1579)
Tarihi geçmiş olarak değil, geleceğimiz olarak görüyorum, tarihi belleğimizi unutmamak dileğiyle.

Adnan GÜLLÜ
Tarih Araştırmacısı
__________________

Msn İRTİßaT
!...KeşKe ßu kadar ßüyük Sevdirmeseydin Kendini...!

Click the image to open in full size.


Click the image to open in full size.

NameLeSS® is offline NameLeSS® isimli üyenin yazdığı bu Mesajı değerlendirin.   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Etiketler
alinmasi, askere, istanbullularin


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 18:47.


Powered by vBulletin® Version 3.8.5
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.